Zeyve’de Mırtlak kutlandı

Zeyve’de Mırtlak kutlandı

Çal ilçesi Akkent (Zeyve) Mahallesinde 800 yıldır düzenlenen geleneksel Hıdrellez kutlamalarının içerisinde yer alan Mırtlak etkinliği yüzlerce kişinin katılımı ile kutlandı. 

Akkent Mahallesinde asırlardır geleneksel bir şekilde kutlanan Mırtlak etkinliği, bu yıl da yüzlerce davetlinin katılımı ile kutlandı. Her yıl Mayıs ayının ilk haftasında kutlanan Hıdrellez etkinlerinin içerisinde yağmur duası ile birlikte kutlanan, ancak son yıllarda atlı cirit oyunları ile birlikte renklendirilen Mırtlak etkinliği, geçtiğimiz Cumartesi günü dolu dolu kutlandı.

Mahalle olduktan sonra Çal Belediyesi’nin katkıları ile yapılmaya başlanılan Akkent’te Mırtlak etkinliğinin yanı sıra, Çal Çakırlar Mahallesi’nde de Hıdrellez kutlaması yapıldı. Aynın günün sabahı Çallı iş insanları kahvaltıda bir araya geldi. Belediye Başkanı Fethi Akcan, “Hemşehrilerim ile gurur duydum. Farklı mezhep, farklı siyasi görüşten binlerce insan kucaklaştı” diyerek duygularını dile getirdi.

AKKENT’TE BİNLERCE KİŞİYE KEŞKEK

Akkent Mahallesi’nde Mırtlak etkinliği kapsamında Horasan erenlerinden (Donsuz) Ahmet Gazi’nin türbesinin yanında 27 kazan keşkek pişirildi. Vatandaşlara keşkek ikramı yapılırken, cirit yarışları da ilgi gördü. Başkan Akcan, Kaymakam Mert Çanga ile birlikte yarışlardan sonra ata bindi. 

BEKTAŞİ-SUNNİ HEPSİ BİR ARADA

Çal Çakırlar’da yapılan Hıdrellez kutlamasında ise, Barış, kardeşlik, birlik ve beraberlik rüzgarları esti. Bektaşiler, Erenler Türbesi ile Gümülcü Türbesi’nde dualar okudular. Binlerce insan birlikte yemek yedi, hasret giderdi. Çal Çakırlar’daki bu etkinlikte hoşgörü ve demokrasi rüzgarları esti.

Belediye Başkanı Fethi Akcan, “Hoşgörü, birlik ve beraberlik rüzgarlarının estiği iki etkinlikte de vatandaşlarımız bir araya geldi. Birlik ve beraberliğimiz pekişti. Birlikte huzur ve barış içinde yaşama kültürü Çal ve yöresine iyice yerleşti. Bu insanların Belediye Başkanı olmanın da gururunu yaşıyorum” diye konuştu.

İbrahim İmamoğlu'nun kaleminden Ahmet Gazi ve Mırtlak etkinliğinin öyküsü;

AHMET GAZİ VE MIRTLAK

Pir (Donsuz) Ahmed Gazi (1153-1238); 

Pir Ahmet Gazi, Sir-Derya boylarında yaşayan Oğuz Türkmenlerindendir. Türklerin Müslümanlığı kitleler halinde kabul ettikleri o dönemde, gerek Moğolların, gerekse diğer Türk boylarının Oğuzlara baskısı yüzünden ailesi Türkistan’a göç etmiş ve Semarkand bölgesine gelerek burada yerleşmiştir. Babası Lüleci Halil bin Abdurrahman’dır. Doğum tarihi bilinmemektedir. Ancak mezar taşındaki vefat tarihi olan 1238 tarihinde (Menakıbnamelere göre 85 yaşında) vefat ettiğine göre tahminen 1153 yılında doğmuştur. 

Ahmet Yesevi ve müritlerinin hayat hikayelerini menkıbevi bir şekilde anlatan “Reşehat Ayni’l Hayat’ın” yazarı Hüseyin Vaiz Kaşifî, “Cevahirü’l-Ebrar’ın” yazarı Hazinî’nin menakıpnamelerine göre; Pir Ahmet Efendi küçük yaşlardan itibaren baba mesleği olan Lülecilik mesleğini öğrenmeye başlamıştır. Ardından yine küçük yaşlarda Ahmet Yesevi okuluna girmiştir. Ahmet Yesevi medresesinde, Ahmet Yesevi’nin talebelerinden Muhammed Dânişmend ve Süleymân Hakîm Atâ ve Seyyid Mansur Atâ ile tanışmış, ona iktisap ederek öğrencisi olmuştur. Burada 12 yıl eğitim gördükten sonra, 99 bin Yesevi Müridi gibi hocasının işareti ile Anadolu topraklarına gönderilmiştir. Pir Ahmed, “gaza yapmanın” islamdaki kıymetinin büyüklüğünü kavramış ve bu yüzden diğer müridler gibi asasını ve azık heybesini alarak yollara düşmek yerine; genç yaşta Selçuklu ordusuna katılarak Alperen olmuştur. Anadolu Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan’ın atabeklerinden Hasan Bey’in emrine giren Pir Ahmet, Atabek Hasan Bey’in Antalya bölgesinde kalmasından sonra, gaza olayına ara vermemek için onun emrinden bir avuç alperen ile ayrılarak Hüsameddin Gazi’nin emrine girmiş ve O’nunla birlikte Denizli bölgesinin fethine katılmıştır. (Donsuz) Pir Ahmet Gazi, Bektaşi litaratöründe geçen “boyut değiştirme” olayı ile bölgeye gelmemesinden; “donsuz” olarak nitelendirilmiştir. Hayatı hakkında velayetnemelerde geçen kısmi bilgi ve “halk arasında yaygınlaşan” menkıbeler haricinde pek bilgi sahibi değiliz. Pir (Donsuz) Ahmet Gazi, 1980’li yıllarda Türbesinde incelemelerde bulunan bir grup tarihçi tarafından korumak amacıyla Çal ilçesi müze deposuna götürülen kırılmış Mezar Taşı (Bu mezar taşı ne yazıkki yakın tarihe kadar müze deposunda bulunuyordu. Bugün ise kaybolmuştur) kitabesine göre 1238 yılında eski mezarlık yanında bulunan (bugünkü türbesinin bulunduğu) yerde (Menakıbnamelere göre 85 yaşında) vefat etmiştir. 

Rivayetlere göre; Vefat ettiğinde, yardımlarına koştuğu çevre köylerden ve bazı şehirlerden Türkmenler de cenazesine katılmıştır. Defin sırasında çevre köylerin insanları da tabutunu kendi bölgelerine götürmek istemişlerdir. Bunun üzerine Zeyve’nin önde gelenleri ve talebeleri kargaşayı önlemek için “Madem ki insanlar bu kadar seviyor, hürmet gösteriyor, biz birkaç tane tabut hazırlayalım, Evliyanın kefenlendikten sonra naaşını ortaya bırakalım. Nasıl olsa bir tabuta girer” diyerek, denileni yapmışlar; ertesi sabah 7 ayrı tabutu insanlar götürmek için sırtladıklarında, tabutların aynı ağırlıkta olmasından dolayı kimse hangi tabutta olduğunu sorgulamadan, bakmadan alıp götürmüşler ve 7 ayrı yere defin edilmiştir. 

Bugün Akkent Kasabası aşağı mahallede bulunan Türbe içindeki Ahmet gazinin türbede meftun olup olmadığı, kabir mi, makam mı olduğu belli değildir. Çünkü O’nun 7 yerde; Uşak, Balıkesir, Denizli, Çanakkale, Erzurum, Kayseri, Manisa’da türbeleri vardır. Pir (Donsuz) Ahmet Gazi’nin Horasan erenlerine atfedilen bazı kerametleri gösterdiği halk arasında söylenegelmiştir. Rivayetlere göre; Ahmet Gazi, Çal bölgesindeki fetihlerde uç bölgelerde cepheden cepheye koştuğu için Türkmenler arasında hayli tanınmıştır. Hüsameddin ve Mahmut Gazi’lerin Baklan bölgesinde buluşması ile başlayan Çal bölgesinin fethi sırasında öncü kuvvet komutanı olarak hep ön saflarda savaşmış ve Hüsameddin Gazi tarafından uçkomutan ( beyi) konumunda görevlendirilmiştir. Bahadınlar, Sazak ve Ortaköy sırtlarından Hançalar bölgesine inen Selçuklu kuvvetlerinin başında bulunan komutanlardan birisi olan Pir Ahmet Gazi, savaşarak geldiği Zeyve bölgesinde Korucuk dağı sırtlarında kurduğu ileri karakol (Zaviye) ile hem burada yol güzergahını koruyor, hem de o sıralarda henüz Manderes’in sağ şeridi tam manasıyla fethedilmemiş olduğundan uç karakol komutanlığı yapıyordu. Bu alperenler, Hüsameddin Bey’in fetih hareketini Güney, (Tripolis) Buldan’a kadar uzattığında ona geçişleri sırasında destek olmuşlardır. Kendisinin hemen ardından bölgeye yerleşmek üzere gelen Türkmen obaları,O’nun kurduğu güvenlik sistemi sayesinde bugünkü Zeyve bölgesinde 5 ayrı yere (öncelikle Ançallar kırı) obalarını kurmaya başlamışlardır. Pir (Donsuz) Ahmet Gazi, Zeyve bölgesine geldiğinde, bir gün Bizans artıkları ile girdikleri amansız savaşlar sonrasında askerlerine yemek verir. Ancak erzakları azalmış, ellerinde sadece yeni yerleşmeye başlayan Türkmen obalarının getirdiği ekmekler kalmıştır. Bir çuvalın içine ekmekleri koyar çuvalın ağzına da bir şey örter. Bu ekmek hiç bitmez, kim ne kadar yerse yesin hiç sonu gelmez. Bu olaydan sonra Zaviye’de gece gündüz, gelene geçene yemek yedirir, açları doyururdu. Zaviyesinde sofra hiç eksik olmazdı.

Bir başka riveayete göre; Horasan erenlerinden Sari İsmail Sultanın kerametleri arasında bulunan Pamuk ve yanan yağ örneği (Donsuz) Ahmet Gazi için de söylenmiştir. (Donsuz)Pir Ahmet Gazi, Zeyve bölgesinde yerleşkelerin kurulması, savaşsız geçen 20 yıllık süreçte (yaşının hayli ilerlemiş olduğu yıllarda) zaviyesinde ibadetle meşguldür. Artık kendini ibadete adamıştır. Ancak kendisini çekemeyenler tarafından “kılığına kiyafetine bakmadığı, ulu orta konuştuğu” için kadıya şikayet edilir.  Kadı, Pir Ahmed’i yargılamak için kendisine asker gönderir. Askerler zaviyeye geldiklerinde abdest almak üzere olan Ahmet Gazi, askerlerin kendisini götürmek üzere geldiklerini bilir ve onlar kendisine konuşmadan; -Beni almaya geldiğinizi biliyorum. Az bekleyin, gidelim” der. Abdestini aldıktan sonra, içeriye girer ve bir parça pamuk ile, ocaktaki ateşten bir parça kor’u alarak kaynuna koyar ve askerler ile birlikte kadının huzuruna gider. Kadı, Pir Ahmet’e yapılan suçlamaları sıralar; -Sen etrafı rahatsız eden ve temizlikten nasibini almamış birisin. Neden böyle hareket ediyorsun? Diye azarlar. (Donsuz) Pir Ahmed, suçlamaların asılsız olduğunu, kendisini çekemeyenlerin aslı astarı olmayan olayları kendisine mal ettiklerini söylemek ister. Bunun üzerine hiddetlenen Kadı; -Sus Bre Zındık,hem temizlik yapmazsın, uygunsuz gezersin. Hem de namazdan niyazdan bahsedersin. Sen, hiç pamuk ile ateşin bir arada bulunduğunu duydun mu? Zira temizlik imandandır. Der. Suçlamalara hazırlıklı olan Pir Ahmet Gazi, Kadı’nın suçlaması üzerine koynundan pamuk ile hala yanmakta olan kor parçasını çıkararak gösterir. Masanın üstüne bırakır. Kor, pamuğu sarartmamıştır bile. Pamuğun sararmamış olduğunu gören kadı, yumuşar. O’nun Allah dostu bir Veli olduğuna kanaat getirir. 

Mırtlak: 

Tahminen 1300lü yıllardan itibaren; (Donsuz) Pir Ahmet Gazi’nin savaş yıllarında henüz Türkmenlerin yerleşmeye başladığı Zeyve bölgesinde askerlerini keramet göstererek doyurması hadisesi, zamanla Hıdrellez (Nevruz) kutlamaları ve Yağmur duası ile birleştirilerek, birlik ve beraberliğin simgesi olarak kültürel hayatımızda yerini “Mırtlak” ismiyle almıştır. Mırtlak kelimesinin Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde karşılığı yoktur. Ancak bizim anladığımız kadarı ile, bütün köy halkının Hıdrellez kutlamalarına “imece usulü” katkıları ile yapılan bir çeşit yemekli etkinliktir. Bugün Mayıs ayının ilk haftasında kutlanılmaya başlanılan Türbe etkinliklerine “Mırtlak” ismi verilmektedir. 

Mırtlak; Nuh tufanında, Hz. Nuh ve beraberindekilerin tufanın son safhasında; Tufan bitmiş, sular çekilmeye başlamış, toprağın kurumaya başladığı zaman azıklarının son kırıntılarını (ne kaldı ise) bir araya toplayarak “aşure” ismiyle bildiğimiz bir yemeğin yapılmasına benzemektedir. Hıdrellez (Nevruz) kutlamaları ile yağmur duasının birliştirildiği bu etkinlikte; bir hafta öncesinde muhtarlık tarafından belirlenen görevliler, ev ev dolaşarak Keşkeklik Buğday vs. toplarlar. Kimileri danasını, koyununu almayı taahhüt eder, kimileri ekmek (Yufka) lerini günlerce yaparak hazır ederler. Toplanan buğdaylar mahalle aralarındaki taş dibeklerde yine halk tarafından dövülür ve hazır edilir. Hıdrezllez günü geldiğinde, dövülen buğdaylar, kesilen adaklarla birlikte Türbe alanı dediğimiz yerde büyük kazanlarda pişirilir. Yufka ekmekleri sulanır ve insanlara sunmak üzere hazır hale getirilir. Köyün erkekleri, öğle namazından sonra yağmur duasına çıkarlar. Duanın ardından topluca Türbe alanına gidilerek, burada herkes yanında bulunan mendilleri yerlere sererek, görevlilerin keşkek ve ekmek getirmesini bekler. Ya da, bazıları ekmeklerini, keşkeklerini kendileri getirerek güzel bir gün kutlaması yapılır. Bu yemek sırasında çeşitli oyunların oynandığını, özellikle gençlerin Gıngırdak bindiklerini, ip atlama vs. oyunlarını oynadıklarını hatırlıyorum