YARGITAY, MÜHÜRSÜZ SEÇİM KARARINA "EVET" OYU VERDİ

YARGITAY, MÜHÜRSÜZ SEÇİM KARARINA "EVET" OYU VERDİ

YSK’nın 16 Nisan referandumunda kullanılan mühürsüz oy pusulalarını geçerli sayan kararına karşı CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın Yargıtay’a yaptığı bireysel başvuru Yargıtay Birinci…

 

CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan:

YSK’nın 16 Nisan referandumunda kullanılan mühürsüz oy pusulalarını geçerli sayan kararına karşı CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın Yargıtay’a yaptığı bireysel başvuru Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu tarafından cevaplandı. Yargıtay Başkanlık Kurulu, Milletvekili Kazım Arslan’ın aynı zamanda YSK üyesi olan 5 Yargıtay üyesinin kararının tam kanunsuzluk içerdiğine ilişkin iddiasını ve bu üyeler hakkında "görevi ihmal, görevi suiistimal suçları" nedeniyle soruşturma açılması talebine karşılık “ceza veya disiplin kovuşturmasını gerektirir mahiyette bulunmadığı anlaşılarak işlemden kaldırdığı” kararını açıkladı. Karar oybirliğiyle alındı.

Yargıtay kararının gerekçesinde, "şikayet edilen YSK üyelerinin YSK'ya anayasada verilen yetki dahilinde seçimleri sonuçlandırmak dışında bir eylemlerinin bulunmadığı, şikayet konusu iş ve işlemlerin ceza veye disiplin soruşturmasını gerektirecek mahiyette bulunmadığı anlaşılmakla dosyaların işlemden kaldırılmasına oybirliğiyle karar verildiği" açıklandı.

Böylece, YSK’nın Yargıtay kontenjanından seçilen ve aralarında YSK Başkanı Sadi GÜVEN’in de yer aldığı 5 üyesi, Yargıtay bünyesinde soruşturmaya tabi tutulmayacak. YSK’nın Yargıtay kontenjanından seçilen diğer 4 üyesinin isimleri ise şöyle: Muharrem AKKAYA, Zeynep Nilgün HACIMAHMUTOĞLU, Kürşat HAMURCU, Sadi SARIYILDIZ.

CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan, "hak hukuk adalet"in en önemli parçasının seçim güvenliği ve kanunlara riayet olduğunu belirterek, hiçbir kurulun açık kanun hükmünün üzerine çıkan karar veremeyeceğini, kanun hükmü belliyken bunu aşan bir yorum getiremeyeceğini belirtti. Milletvekili Arslan şunu kaydetti: "Ne yasada, ne de anayasada hiçbir YSK üyesine, açık kural varken 'mühürsüz oy pusulası ve zarflarını geçerli sayabilirsin' diye bir takdir yetkisi tanınmamış. Ortada açıkça tam kanunsuzluk hali var, görevi suiistimal var, görevi ihmal var ama Yargıtay yasayı açıkça ihlal eden ve seçim sonuçlarını etkileyen üyelerini koruma pahasına yazdığı yeni kararıyla bu hukuksuzluğu derinleştirmiştir. Hakkımızı AİHM'de aramaya devam edeceğiz."  

CHP Milletvekili Kazım Arslan, YSK üyeliğine Danıştay kontenjanından seçilen 6 Danıştay üyesi hakkında Danıştay’a yaptığı soruşturma talepli başvurunun yanıtının ise henüz verilmediğini hatırlattı ve 16 Nisan referandumundaki hak ihlalleri konusunda AİHM’e bireysel başvuruda bulunacağını belirtti.

CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan'ın Yargıtay'a başvuru dilekçesi örneği ve Yargıtay'ın benzer içerikteki şikayet sahiplerine verdiği yanıt ekte sunulmuştur.

YARGITAY BİRİNCİ BAŞKANLIK KURULUNA ANKARA

MÜŞTEKİ:                    Kazım ARSLAN–TBMM Halkla İlişkiler Binası No. 4038 Dikmen/ANKARA

ŞİKAYET EDİLENLER:

  1. Muharrem AKKAYA.
  2. Sadi GÜVEN.
  3. Zeynep Nilgün HACIMAHMUTOĞLU.

4-   Kürşat HAMURCU.

5-   Sadi SARIYILDIZ.

 

ŞİKAYET KONUSU :        Yargıtay kontenjanından Yüksek Seçim Kurulu Üyeliğine seçilerek görev yürüten yukarıdaki üyelerin, iştirak ettikleri 16.04.2017 tarih ve 560 sayılı YSK kararı yoluyla Anayasanın “Seçimlerin genel yönetim ve denetimi” başlıklı 79 uncu maddesini, 138 inci maddesindeki “Mahkemelerin bağımsızlığı” maddesini ve 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 98 ve 101 inci maddelerini açıkça ihlal etmeleri; Anayasa değişikliği halkoylamasının sonuçlarını doğrudan değiştirecek ve seçimlerin güvenliğini ortadan kaldıracak, seçme hakkına doğrudan etki edecek bir hukuka aykırı işlemde bulunmaları nedeniyle, GÖREVLERİNİ KÖTÜYE KULLANDIKLARI ve bazı iş ve işlemleri yapmayarak GÖREVLERİNİ İHMAL ETTİKLERİ, işledikleri suç bakımından 298 sayılı Kanunun “Soruşturma ve Kovuşturma Usul ve Şekilleri” başlığı altında yer alan 174 üncü maddesi ve 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 46 ncı maddesi gereği haklarında soruşturma açılması talebimdir.

 

AÇIKLAMALAR:  1- Anayasa değişikliği için 16.04.2017 tarihinde yapılan halkoylamasında kullanılmış mühürsüz oy pusulası ve zarflarının da oy sayımı sırasında geçerli oy kabul edilmesine yönelik dilekçe, AKP YSK temsilcisi, AKP eski Milletvekili Recep ÖZEL tarafından YSK’ya sunulmuştur. 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 98 ve 101 inci maddelerine açıkça aykırı olan bu talep, YSK üyeleri tarafından işleme konarak kabul edilmiş, bu karar doğrultusunda sandık başkanları mesaj yoluyla bildirilmiş, geçersiz oylar geçerli sayılmak suretiyle referandumun seyri değiştirilmiştir.

 

Oy verme işleminin Doğu illerinde bittiği, döküm ve sayım işlemlerine başlandığı, Batı illerinde ise oy verme süresinin devam ettiği zamanda alınan bu kararın gerekçesini oluşturan maddi olaylar, YSK’nın kararında açıklanmamış, hemen talep doğrultusunda bir karar verilmiştir. YSK kararında Kurul tarafından dağıtılmasına karşın hangi sandıklarda mühür içermeyen oy pusulası ve zarflarına rastlandığını açıklayamamış, muğlak bir gerekçeyle, yasakoyucunun açıkça koyduğu düzenleyici normun tam tersi bir idari ve yargısal karar vermiş, tam bir kanunsuzluk yapılmıştır.

 

2- Mühürsüz zarf ve pusulaların geçersiz sayılacağına dair açık ve kesin yasa hükmünü, YSK’nın ve üyelerinin yorumlama yetkisi yoktur. YSK’nın üyeleri GÖREVİNİ SUİİSTİMAL EDEREK, yorumlama hakkını kendinde bulan, üstelik bu yasal hükmün tersine bir karar veren YSK’nın aynı zamanda Yargıtay üyesi olan, haklarında soruşturma açılmasını talep ettiğim üyeleri,  Anayasanın “Seçimlerin genel yönetim ve denetimi” başlıklı 79 uncu maddesini; 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 98 ve 101 inci maddelerini açıkça ihlal ederek cezai sorumluluk doğuracak bir karar vermiştir. Sonrasında yapılan itirazlara rağmen kararında ısrar etmiş ve itirazları reddetmiştir. Böylece ikinci kez GÖREVLERİNİ SUİİSTİMAL etmişlerdir. YSK’nın şikayet ettiğimiz üyeleri, 16.04.2017 tarihli kararında geçen “sandık kurullarının hata veya ihmali sonucu mühürlenmeyen oy zarfı ve oy pusulası ile kullandırılan oyların geçerli kabul edilmesi” yönündeki ifadeler, kanun hükmünün açıkça ihlali olup seçimlerin denetimi ve güvenliğini yok etmek, TBMM’nin yetkileri üzerine çıkarak, yasayla verilen görev ve yetkiyi yine kesin yasa hükümlerini yorumlamak suretiyle görevlerini suiistimal etmektir. Ayrıca bazı konularda da görevlerini ihmal etmişlerdir.

 

3- Cezai sorumluluk ve soruşturma makamı bakımından;

 

1982 Anayasasının 79 uncu maddesi “Seçimlerin Genel Yönetim ve Denetimi” başlığını taşımakta olup seçimlerin yargı organlarının denetiminde yapılacağını hüküm altına almıştır.  Anayasanın 79/2 maddesine göre; “Seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikâyet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin seçim tutanaklarını ve Cumhurbaşkanlığı seçimi tutanaklarını kabul etme görevi Yüksek Seçim Kurulunundur.” Kısacası şikayet ettiğimiz YSK üyeleri, her alanda seçim düzenini ve güvenliğini sağlamakla görevlidir. Ancak bunu yapamamış, bazı konularda görevini ihmal etmiş, bazı konularda da görevini suiistimal etmişlerdir.

 

Anayasa, 79/6 maddesinde “Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunların halkoyuna sunulması, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi işlemlerinin genel yönetim ve denetimi de milletvekili seçimlerinde uygulanan hükümlere göre olur.” ifadesiyle, aynı maddenin önceki fıkralarını izleyerek Yüksek Seçim Kurulunun asli yargısal görevini tanımlamıştır. Yasakoyucu, Anayasanın 79 uncu maddesiyle birlikte, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 14 üncü maddesiyle Yüksek Seçim Kurulunun görev ve yetkilerini sıralamış, 14 üncü maddenin 9 uncu fıkrasıyla seçimin sonucuna etki edecek mahiyetteki itirazları kesin karara bağlama görevini YSK’ya vermiştir.

 

Yasakoyucu 298 sayılı Yasanın 98 inci maddesinde, sandık kuruluna kesin bir biçimde hangi oyların geçerli, hangilerinin geçersiz sayılacağını belirterek bu konuda şüphe ve yoruma yer bırakmayacak düzenlemeye gitmiş, YSK’nın bu konuda aksi bir karar almasına, yorum yapmasına imkan tanımamıştır. 98 inci maddenin 4 üncü fıkrasına göre; “Sandık kurulunca verilen biçim ve renkte olmayan, üzerinde ilçe seçim kurulu ve sandık kurulu mührü bulunmayan, tamamı yırtılmış olan, üzerinde ilçe seçim kurulu ve sandık kurulu mührü dışında herhangi bir mühür, imza, yazı, parmak izi veya herhangi bir işaret bulunan zarflar geçersiz sayılır. Ancak, zarfın üzerinde, herhangi bir şekilde leke veya çizik olsa bile, bunun özel işaret koymak amacıyla yapıldığının kesin olarak anlaşılamaması halinde, bu zarflar geçerli sayılır.” Yasanın açık hükmü aleyhine alınan her karar –yargı kararları dahil- hukuka aykırıdır, kararı alanlar ise soruşturma kapsamına alınmalı, beraberinde cezai sorumluluk kapsamında değerlendirilmelidir.

           

4- YSK üyelerinin hangi soruşturma usullerine tabi olacakları özel bir kanunda belirtilmemesine karşın, Yargıtay üyelikleri sürerken YSK Üyesi seçilen ve yukarıda adları anılan üyelerin soruşturulmalarında 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 46 ncı maddesinde düzenlenen “Kişisel ve görevle ilgili suçlar” hükümlerinin esas alınması, bu üyelerle ilgili soruşturmanın Yargıtay nezdinde başlatılması gerekmektedir. Kanunun 46 ncı maddesinin 1 inci fıkrası, aynı zamanda YSK üyesi olan bahse konu Yargıtay üyeleri hakkında “(...) görevleriyle ilgili veya kişisel suçlarından dolayı haklarında soruşturma yapılabilmesi Birinci Başkanlık Kurulunun kararına bağlıdır. Ancak, ağır cezayı gerektiren suçüstü hallerinin hazırlık ve ilk soruşturması genel hükümlere tabidir.” demek suretiyle önce Birinci Başkanlık Kurulunu görevli kılmış, 2 nci fıkrasıyla da Kurulun gerekli görmesi halinde, dosyanın ilk soruşturma için ceza dairesi başkanlarından birine gönderileceğini hüküm altına almıştır. Yargıtay üyesi olan YSK üyelerinin soruşturulmaları neticesinde yargılama makamı ise, Anayasanın 148/3 maddesinde belirtildiği üzere, Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesidir.

 

5- Halkoylamasında işlenen hukuka aykırılığın soruşturulması bakımından;

298 sayılı Kanunun “Seçim suçu” ile ilgili 138 inci, “Kurul Başkan ve Üyelerinin Seçim İşlerini Bozması”nı içeren 163 üncü maddesi ve “Görevi kötüye kullanma” ile ilgili 179 uncu maddeleri; 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “Görevi kötüye kullanma” suçunu düzenleyen 257 nci maddesi, soruşturma ve yargılama bakımından birlikte ele alınmalıdır.

 

298 sayılı Kanunun 179 uncu maddesi “seçim suçu”nun kapsamını geniş tutmaktadır. Maddede geçen “Seçim işlerinde bu kanun hükümleri uyarınca görevlendirilmiş bulunan kimselerin bu görevleri dolayısiyle işlemiş oldukları fiil ve hareketlerle her kim tarafından işlenirse işlensin bu kanuna aykırı bulunan fiil ve hareketlerdir.” ifadesi, aynı kanunun 138 inci maddesinde anılan ve YSK üyelerinin de sorumluluğunu kapsayan “görevi kötüye kullanma” suçuyla birlikte değerlendirilmelidir. 138 inci madde “(...) Kanunun tatbiki ile görevli veya bu Kanuna göre görevlendirilen kimseler görevlerini her hangi bir şekilde kötüye kullandıkları takdirde, fiilleri bu Kanunda ayrı bir suç olarak tanımlanmamış ise, Türk Ceza Kanununun 257 nci maddesine göre verilecek ceza altıda birden üçte bire kadar artırılarak hükmolunur.” hükmünü taşımaktadır.

 

TCK 257 nci maddede belirtilen “görevi kötüye kullanma suçu”nda sayılan ölçütler; “kişilerin mağduriyeti”ne yol açmak ya da “kamunun zararına neden olmak” ya da “kişilere haksız kazanç sağlamak”tır. Kanun, bu ölçütleri sadece ekonomik bir mağduriyet, zarar ya da kazanç olarak sıralamamıştır. Kamunun ve bireylerin siyasi tercihlerine gölge düşürecek, referandumda seçme hakkının, seçim ve sandık güvenliğinin ihlali anlamına gelecek, 298 sayılı Yasanın amir hükümlerini hiçe sayarak belli kişi ya da grupların siyasi menfaatler ve nüfuz sağlamasına neden olacak kararları veren bahse konu YSK üyeleri de “mağduriyet”e ve “zarar”a yol açtıkları gerekçesiyle “görevi kötüye kullanma” suçu kapsamında değerlendirilmelidir.

 

Kurul başkan ve üyelerinin “seçim işlerini bozması”nı düzenleyen 298 sayılı Yasanın 163 üncü maddesi, soruşturma talebime konu olan Yargıtay üyesi YSK üyelerinin “seçimin butlanı”na yol açacak olan “mühürsüz oy pusulası ve mühürsüz zarfları geçerli sayan” kararı ve devamında yapılan itiraz başvurularını reddederek kararı kesinleştirmeleriyle doğrudan ilgilidir. İlgili 163 üncü madde, “Seçim kurulları başkan ve üyelerinden herhangi biri kanuna aykırı hareketleriyle seçim muamelelerinin yapılmasını ve oy verilmesini kısmen veya tamamen imkânsız kılar yahut seçimlerin butlanına bilerek sebebiyet verirse, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” demek suretiyle, 298 sayılı Yasanın 98 ve 101 inci maddelerinde geçen açık hükmü uygulamayarak 16.04.2017 tarihli ve 560 sayılı YSK kararını veren, itirazların reddi ve kararın kesinleşmesi yönünde oy kullanan Yargıtay üyelerinin soruşturma kapsamına alınmasına olanak vermektedir.

 

298 sayılı Yasanın 77, 98 ve 101 inci maddeleri, seçimlerde kullanılacak zarf ve oy pusulalarının, sandığın, mühürlenmesi, oyların dökümü ve sayımıyla ilgili olup hangi hallerde zarfların ve oyların geçersiz sayılması gerektiğini açıkça belirtmiştir. Kanunun ilgili hükmünü yok saymak, tersi yönünde karar vermek, hiçbir yargı organı ya da idari organın ya da YSK üyelerinin görev ve yetkisi dahilinde değildir, açıkça suçtur.

 

YSK’nın kararı, Doğu illerinde oy döküm ve sayım işlemine başlandığı, Batı illerinde oy verme işleminin devam ettiği sürede verilmiştir. Kararda hangi sandıklarda mühürsüz oy pusulasıyla oy verildiğine dair herhangi bir somut kanıt yoktur. Sözlü bilgiyle edinilmiş bir başvuruya istinaden alınmıştır. Karar, hiyerarşik sırayı izlememiş, hangi sandıkta mühürsüz oy olduğuna ilişkin bir resmi tutanağa bağlı kalmamış, ilçe ve il seçim kurullarından sonra YSK’ya yapılan bir itiraz sürecinden sonra alınmamıştır.

 

Anayasanın “Seçimlerin genel yönetim ve denetimi” başlıklı 79 uncu maddesi bizzat YSK tarafından ihlal edilmiştir. YSK, seçim itiraz sürecinin hiyerarşik sırasını gözetmediği gibi, il ve ilçe seçim kurullarının ilk derecedeki yargı yetkisine müdahale etmiş, Anayasanın 138/2 maddesinde anılan “Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.” hükmünü 560 sayılı kararıyla ihlal etmiştir. YSK’nın bu üyeleri yasanın kesin emredici hükmüne rağmen tam kanunsuz bir karar vermiştir.

 

6- Bahse konu YSK üyeleri aşağıdaki temel sorunlara ilişkin itirazları da sağlıklı bir denetim sürecinden geçirmemiştir. Üyeler, hiç geçersiz oy çıkmayan, tamamı EVET çıkan Karadeniz, Orta Anadolu, Doğu ve Güneydoğu’da olan sandıklardaki “Evet-Hayır” oy dağılımına ilişkin asimetrik ilişkiyi; 2397 sandıkta tespit edildiği iddia olunan seçmen sayısından fazla çıkan oy sayısını; seçimlerin sağlıklı denetiminin neredeyse imkansız kılındığı Doğu ve Güneydoğu illerimizdeki belli il ve ilçelerde nasıl bir oy verme sürecinin yaşandığını dikkate almamış; 450 bin adet “TERCİH” mührü basılarak 167.069 sandığa dağıtıldığı belirtildiği halde “TERCİH” mühürlerinin yerine “EVET” mührü kullanılan oy pusulalarına ilişkin itirazları reddetmiş; bu oyların tamamın geçerli saymıştır. “EVET” mührünün kullandırılması vasıtasıyla seçmenlerin “EVET”e yönlendirilmesi sağlanmış, seçmenin tercihi zedelenmiştir. Yine “EVET” oyu vermiş olup tüm seçmenlerinin oy vermeye gitmiş gözüktüğü, hiç iptal oyuna rastlanılmayan ve tamamı “EVET” çıkan sandık sonuçlarının soruşturulmadan sayılarını ve buna dair itirazları yeterli bir denetime tabi tutmadan sonuçları ilan etmesi yasalara aykırıdır, bu konuda görevlerini ihmal etmişlerdir.

 

Hiçbir yargı makamı, yasanın kesin ve emredici hükmüne rağmen, yasakoyucunun yerine geçerek karar veremez. Bahse konu yasa kesindir, yoruma açık değildir; il ve ilçe seçim kurullarından gelen bir uyuşmazlığın takdir yoluyla karara bağlanması hiç değildir. Kanunun 98 ve 101. Maddelerinde ve YSK’nın bu kanuna uygun biçimde hazırladığı 14.02.2017 tarih ve 2017/97 sayılı genelgesiyle, “üzerinde sandık kurulu mührü bulunmayan oy zarf ve pusulalarının geçersiz sayılması gerektiği” duyurulmuştur. Kanun hükmüne ve kendi genelgesine referandumun sürdüğü saatlerde aykırı karar alınmasını anlamak mümkün değildir. Bu nedenlerle YSK’nın Yargıtay üyesi yargıçları hakkında soruşturma açılması gerekmektedir.

 

NETİCE ve TALEBİMİZ:

 

Referandum için 16 Nisan 2017 tarihli halkoylamasında anayasal ve yasal mevzuat yoruma yer bırakmayacak biçimde açıkken, seçimlerin yargısal denetimiyle görevli Yüksek Seçim Kurulu’nun aynı zamanda Yargıtay üyesi olan üyeleri, ıslak imzalı tutanak altına alınmış sandık sonuçlarına öncelikle il ve ilçe seçim kurullarında itiraz edilmesi ve devamındaki itirazların kendisine ulaştıktan sonra karar verilmesi gerekirken, yasanın kesin hükmüne rağmen buna aykırı hareket etmiş, ilk derece itiraz ve karar mercii olan yargı organlarının yetki alanına müdahale ettiği gibi, görevini suiistimal etmiş, bazı konularda görevini ihmal etmiştir.

 

Şikayet edilen üyeler, 98 inci maddede belirtilen “Sandık kurulunca verilen biçim ve renkte olmayan, üzerinde ilçe seçim kurulu ve sandık kurulu mührü bulunmayan, tamamı yırtılmış olan, üzerinde ilçe seçim kurulu ve sandık kurulu mührü dışında herhangi bir mühür, imza, yazı, parmak izi veya herhangi bir işaret bulunan zarflar geçersiz sayılır.” hükmünü; 101 inci maddede belirtilen “Arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan,” oy pusulasının geçersiz sayılacağı hükmünü yok sayarak karar vermiştir. Bahse konu üyeler, mühürleme işlemini yapmayan sandık kurullarının cezai şartlarını yok edecek, geçersiz oy verdirilen seçmenin oyunun gizliliği prensibini de ihlal edebilecek bir karar almış, ilk derece yargı makamı olan il ve ilçe seçim kurullarının yerine geçmiş, tam kanunsuzluk sebebiyle seçimlerin tümüyle iptaline yol açabilecek şekilde görevi kötüye kullanma suçunu işlemiştir. Sonuçlara doğrudan etki edecek düzeyde seçme hakkının engellenmesi, seçim ve sandık güvenliğinin yok edilmesi, hukuk devleti ilkesinin çiğnenmesi, yasama yetkisinin devredilmezliğinin ihlali, seçim sonuçlarına müdahale ederek “kişilerin mağduriyeti”ne ve “kamunun zararı”na neden olmuş, şaibeli bir seçim sonucuna yol açmıştır.

 

Yukarıda arz ve izah ettiğim nedenlerden dolayı, Yargıtay Üyesi bulunan YSK üyelerinden Muharrem AKKAYA, Sadi GÜVEN, Zeynep Nilgün HACIMAHMUTOĞLU, Kürşat HAMURCU, Sadi SARIYILDIZ hakkında, 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 46 ncı, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 138, 163 ve 179 uncu maddeleri, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 257 nci madesi uyarınca GÖREVİ SUİİSTİMAL ve  GÖREVİ İHMAL  SUÇLARINDAN  dolayı CEZALANDIRILMALARI  için, haklarında soruşturma açılmasına karar verilmesini saygılarımla talep ederim. 10/05/2017

 

Müşteki

Kazım ARSLAN