Uğur Gökbel: 28 ŞUBAT DEMOKRASİYE SUİKASTTİR
AK Parti Pamukkale İlçe Başkanı 28 Şubat 1997’deki milli iradenin yok sayıldığı müdahalenin demokrasiye suikast ve utanç kaynağı olduğunu söyledi.
AK Parti Pamukkale İlçe Başkanı Uğur Gökbel: 28 ŞUBAT DEMOKRASİYE SUİKASTTİR
AK Parti Pamukkale İlçe Başkanı 28 Şubat 1997’deki milli iradenin yok sayıldığı müdahalenin demokrasiye suikast ve utanç kaynağı olduğunu söyledi.
AK Parti Pamukkale İlçe Başkanı Uğur Gökbel, 23 yıl önce 28 Şubat 1997’de Türkiye Cumhuriyeti tarihinin utanç dönemlerinden birinin yaşandığını söyledi. Millet iradesiyle göreve gelen hükümetin, o dönem güçlü olan vesayet odakları tarafından istifayla sonuçlanan baskılara maruz kaldığını ifade eden AK Partili Gökbel, “Ucu dışarıya dayanan, büyük bölümü karanlıkta olan bu vesayet odakları, demokrasi, insan hakları, milli irade, çağdaşlık gibi kavramları kendileri ve efendilerinin çıkarlarına hizmet edecek şekilde yorumlamış ve milletin üzerinde bir balta gibi kullanmışlardır. Demokrasiyi yok saydıkları her müdahale döneminde olduğu gibi yine ‘Türkiye karanlığa sürükleniyor’, ‘Laiklik elden gidiyor’ gidiyor gibi dolaptan çıkarıp ısıtarak gündeme getirdikleri söylemlerle harekete geçtiler. Türkiye o dönem bir istikrar yakalamış, ekonomik anlamda önemli düzenlemeler yapılmış, yeni uluslararası ticari işbirliklerinin kapıları aralanmıştı. Tabi ki; bu durum Türkiye’ye her daim istikamet çizmek isteyen dış güçlerin ve onların içerideki işbirlikçileri olan hainlerin işine gelmedi. Yapay gündemlerle ve dönemin gündemi bilinçli olarak manipüle eden medyanın da desteği ile meşru hükümet, yönetimden indirilmiştir. Demokrasiye suikast yapılmış, utanç kaynağı olmuştur” dedi.
“VESAYET BİTTİ, SÖZ ARTIK SADECE MİLLETİNDİR”
Türk demokrasisinin 1960 darbesi, 1971 muhtırası, 1980 darbesi, 1997 postmodern darbesi, 2007’deki e-muhtıra ve 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi gibi birçok suikaste maruz kaldığını diye getiren AK Parti Pamukkale İlçe Başkanı Uğur Gökbel, “Türkiye Cumhuriyeti, bu milli irade düşmanlarından çok çekti. Her seferinde yıllarca geriye gitti. Ne zaman atılım dönemi başlasa, toplumsal barış sağlanıp gelecek için umutlar yeşerse, dış güçler ve onların içerideki maşaları da harekete geçiyorlar. Türkiye’nin bölgesinde aktör olarak etkin bir şekilde rol üstlendiği, başta Akdeniz ve Suriye’de yapılan planlarda ‘Türkiye’siz plan yapamazsınız, Biz de varız’ dediği bir dönemde çağın ve koşulların şartları ortada iken, içimizdekilerin gaflet, delalet ve hatta hıyanet vesikası söylemlerini duymak bizleri şaşırtmıyor. Çünkü bunlar Anadolu’daki şanlı Türk tarihi boyunca vardılar, bundan sonra da olacaklar. Ancak şu da bir gerçektir ki; milletimiz artık ülkesinde ve bölgesinde yaşananların farkındadır. Türkiye üzerinde oynanmak istenen oyunları görmektedirler. Bu karanlık odaklar artık klişe söylemlerle kamuoyunu manipüle ederek amaçlarına ulaşamıyorlar. Çünkü onların vesayeti sona erdi. Söz artık sadece aziz milletimizindir. Türkiye’miz artık kimsenin istediği gibi at oynattığı bir ülke değildir. Demokrasiye yapılan müdahaleler nedeniyle acı tecrübeler yaşayan insanımız, artık bu odaklara fırsat vermeyecektir. Bu vesileyle, Türkiye’nin demokrasi mücadelesine katkı koymuş, bedel ödemiş, can vermiş, halk için siyaset yapmış büyüklerimizi şükran ve minnetle yad ediyorum” dedi.
0 Yorum