Türkiye’nin yarısı soluduğu havayı bilmiyor

Türkiye’nin yarısı soluduğu havayı bilmiyor

Temiz Hava Hakkı Platformu’nun yayınladığı Kara Rapor 2021’e göre, 2020 yılında Türkiye’deki illerin yarısında, yani 42 şehirde kanserojen olan ince partikül (PM2.5) seviyesi yeterli düzeyde…

Rapora göre, 2020 yılında Türkiye’de sadece 2 ilde (Bitlis ve Hakkari) Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün önerdiği kılavuz değerlerin altında temiz hava solundu. Üstelik, bu kılavuz değerler DSÖ tarafından hava kirliliğinin güvenli limiti olmadığı için Eylül ayında yüzde 75 oranında aşağıya çekildi. 

2020 yılında yeterli veri alınabilen 72 ilin partikül madde değerleri (PM10) incelendiğinde 45 ilde hava kirliliğinin ulusal sınır değerleri dahi aştığı açıklandı. 

Raporda, orman yangınları nedeniyle havaya iklim değişikliğine de sebep olan siyah karbon kirleticisi salındığı belirtildi. 

Kirli havanın COVID-19 virüsünün vücuda girişini kolaylaştırdığı  belirtilen raporda, hava kirliliğinin genlere de etki ederek yetişkinlerde majör depresyonu ve yaşlanmayı tetiklediği vurgulandı. 

Temiz Hava Hakkı Platformu (THHP)’nun hazırladığı “Kara Rapor 2021: Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri” çalışması yayınlandı. Bu yıl dördüncüsü yayınlanan raporda, Türkiye’nin bazı illerinde yıllardır çözülemeyen ciddi hava kirliliği sorunları yaşandığı ortaya konuldu.

Son 5 yılın hava kalitesinin incelendiği raporda, 2020 yılında ölçüm yapılan istasyon sayısının arttığına dikkat çekildi. Ancak TÜİK tarafından 2020 yılına ait ölüm verileri açıklanmadığı için; 2017 yılından beri her sene hesaplanan hava kirliliği kaynaklı ölüm sayısının bu yıl belirlenemediği vurgulandı. 

THHP Koordinatörü Buket Atlı, geçen yıl yeterli derecede ölçüm yapılabilen 175 istasyonun yüzde 97,7’sinde yıllık PM10 ortalamasının Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün kılavuz sınır değerlerinin üzerinde olduğunu açıkladı. Atlı, “Ayrıca, 9 ilde hava kirliliği ile ilgili yeterli partikül madde (PM10) verisi yok ve 45 şehirde hava kirliliği ulusal sınır değerlerini bile aştı. 2020 yılında Türkiye’deki 42 şehirde kanserojen olan ince partikül (PM2.5) seviyesi yeterli düzeyde ölçülmedi. PM2.5 hava kirliliği kaynaklı hastalık yükü ve ölümleri anlayabilmemiz için en temel gösterge, ancak ülke genelinde ölçümü yapılmıyor ve hala mevzuatta PM2.5 için limit değer bulunmuyor. Diğer yandan  2020 yılında ölüm verileri açıklanmadığı için hava kirliliğinden kaynaklı ölüm sayısını hesaplayamadık. Türkiye, 2030 yılına kadar hava kirliliği kaynaklı erken ölümleri yüzde 55 azaltacağını taahhüt etti. Artık büyük bir halk sağlık sorunu olan hava kirliliği ile mücadele için ulusal düzeyde bir hava kirliliği ile mücadele stratejisinin açıklanması gerekiyor” dedi.

DSÖ geçen hafta, hava kirliliğinin sağlık etkilerini azaltmak için önerdiği kılavuz sınır değerleri PM2.5 için yıllık 5 μg/m3 ve PM10 15 μg/m3’e düşürdüğünü açıkladı. Dünya genelinde sınır değerlerin düşürülmesi konuşulmasına rağmen Raporda, Türkiye’nin hava kalitesi mevzuatında hala kanserojen olan PM2,5 için yıllık ve günlük sınır değerleri belirlemediğine dikkat çekildi. 

12 İLDE TÜM YIL HAVA KİRLİ

Raporda, hava kirliliğinin Türkiye’nin 12 şehrinde artık tüm yıla yayılan bir sorun olduğunun altı çizildi. Muş, Iğdır, İstanbul, Sinop, Malatya, Edirne, Tokat, Kayseri, Denizli, Düzce, Karabük, Ağrı ve Ankara’daki 15 istasyonda  2020 yılı boyunca yapılan ölçümlerde ‘yüksek hava kirliliği’ gözlemlendi.  Türkiye’de sadece Bitlis ve Hakkari’de hava kirliliği (PM10) DSÖ kılavuz değerlerinin altında ölçüldü. Hava kirliliğinin en yüksek oranda olduğu şehrin ise Muş olduğu açıklandı. Muşlular yılın 306 günü kirli hava soludu.

2020 yılında hava kalitesi en düşük çıkan iller ise Iğdır, Ağrı ve Muş oldu. Türkiye’nin hava kalitesi açısından en kirli illeri listesinde son 4 yıldır ilk sırada yer alan Iğdır, 2020 yılında yerini Muş’a bıraktı. 5 yıldır Iğdır, Kahramanmaraş, Manisa, Ağrı ve Düzce’de hava kirliliği sorununun kronikleştiği ifade edilirken bu şehirlerde ‘Acil Temiz Hava Eylem Planları’ açıklanması gerektiği vurgulandı. 

Temiz Hava Hakkı Platformu bileşenlerinden Halk Sağlığı Uzmanları Derneği temsilcisi Dr. Öğretim Üyesi Melike Yavuz “Araştırmacılar hava kirliliğinin yüksek olduğu bölgelerde COVID-19 vaka ve ölüm sayılarının daha yüksek olduğunu gözledi. Bu gözlemlerin daha ileri araştırmalarla desteklenmesine ihtiyaç var. Kirli havanın COVID-19 virüsünün vücuda girişini kolaylaştırdığını mekanizmaları ile gösteren bilimsel kanıtlar mevcuttur. Ayrıca hava kirliliği sebep olduğu kronik hastalıklar nedeniyle COVID-19 hastalığının şiddetini arttırıyor. Araştırmalar özellikle ince partikül (PM2.5) ve daha çok trafikten kaynaklanan azot dioksite (NO2) kısa veya uzun süreli maruz kalmanın, yüksek COVID-19 enfeksiyon ve ölüm oranlarına önemli ölçüde katkıda bulunduğunu gösteriyor. Hem iklim krizi hem de COVID-19 salgını ile mücadele için özellikle ulaşım, enerji ve ısınmada kullanılan taş kömürü, linyit, fuel-oil gibi kirleticilerin azaltılarak, hava kirliliğini azaltacak önlemlerin acilen alınması şart” diye konuştu.

ORMAN YANGINLARI HAVAYI DA KİRLETTİ

Türkiye’de son 10 yılda sıcak hava dalgalarının artması ve beraberinde yaşanan orman yangınları, hava kirliliğinin önemli sebepleri arasında. Orman yangınlarında oluşan hava kirliliği ve dumanın içindeki partikül madde, yer seviyesi ozonu ve karbonmonoksit maruziyeti, en büyük sağlık riskini oluşturuyor. Rapora göre, 2020’de Hatay Samandağ’da yaşanan yangın sebebiyle, havaya iklim değişikliğine de sebep olan siyah karbon kirleticisi salındı. Siyah karbon, iklim değişikliğine de sebep olan hava kirleticilerinden biri.

2021 yılında Muğla, Antalya ve Tunceli’de yaşanan orman yangınlarının benzerlerinin ileride yaşanması halinde, yangına maruziyetin derecesi ve süresine göre hastalık riskini azaltacak ekipmanlar (ör. N95 maske) dağıtılması ve gerekli uyarıların yapılması önerildi. Öte yandan; iklim değişikliğinin Akdeniz bölgesindeki etkileri sonucu artan kuraklık da kum fırtınalarına ve dolayısıyla hava kirliliğine neden oluyor.

KİRLİ HAVA, COVID-19’UN VÜCUDA GİRİŞİNİ KOLAYLAŞTIRIYOR

Raporda yayınlanan verilere göre, uzun dönem hava kirliliğine maruz kalan milyonlarca insan solunum ve kalp damar sistemi hastalıkları, diyabet gibi kronik hastalıklar veya kanser ile mücadele ediyor ve COVID-19 gibi virüslere karşı daha savunmasız hale geliyor. Hava kirliliğinin daha yüksek olduğu bölgelerde COVID-19 vaka sayılarının daha yüksek olduğu ortaya konuluyor. Raporda, COVID-19 hastalığı pandemisi ile mücadele için hava kirliliğini azaltacak önlemlerin alınması öneriliyor. 

Raporda ayrıca hava kirliliğinin genler üzerindeki etkisi de ele alındı.  Kirliliğin etkisinin yaşamın tüm dönemlerinde farklı olduğu belirtilirken gebelik öncesi, anne karnında, erken çocukluk ve yaşlılık dönemlerinde partikül maddenin etkilerine yatkınlık arttığı ifade ediliyor. Çalışmada, “Son yıllarda PM’ye maruz kalma ile mental sağlık arasındaki ilişkiye dair bulgular daha netleşmeye başladı. Hava kirliliğinin mental bozuklukların, özellikle majör depresyonun tetiklenmesindeki olası rolüne dair kanıtlar bulunuyor” ifadelerine yer verildi.