Selcen’de 400 yıldır devam eden gelenek araştırmacılara konu oldu

Selcen’de 400 yıldır devam eden gelenek araştırmacılara konu oldu

Çal ilçesine bağlı Selcen Mahallesi’nde, mahalle sakinleri 400 yıldır güne pide yiyerek başlıyor. Mahallenin ilginç geleneği araştırmacılara konu oldu.

Denizli’nin Çal İlçesine bağlı Selcen Mahallesi’nde mahalle sakinleri 400 yıldan bu yana pide yemeden güne başlamıyor. Mahallede bulun tek fırın sabah 05.00’de açılıyor. Evinden yumurtasını, ıspanağını, peynirini getiren sıcak pidesini alıp kahvaltıya başlıyor, mahalle fırını öğlen 13.00’de kapanıyor. Selcen mahallesindeki ilginç gelenek araştırmacılara konu oldu. Çal ilçesine bağlı Selcen Mahallesi’ne giden araştırmacı yazar İbrahim Afatoğlu, mahalledeki ilginç geleneği kısa süre sonra kaleme alacağı kitabında da işleyecek. Mahalle sakinlerinden de güne pide yiyerek başlamayla ilgili olarak notlar alan yazar Afatoğlu, mahalle fırıncısı Halim Çoban’dan da bilgi aldı. İnsanların sosyal hayatta mutlu olması için eski geleneklerini sürdürmesinin çok önemli olduğuna dikkat çeken Araştırmacı Yazar İbrahim Afatoğlu, “Biz Selcen’e pide salonuna geldik ve öğrendik ki Selcen halkı kahvaltılarını kendi evlerinde hazırlamıyorlar. Gelenek halinde fırına yumurtasını, kabağını, pırasasını pide yaptırarak bu pidelerle kahvaltısını yapıyorlar. Tabii bu geleneği sürdürmek için fırın sahibinden önce buradaki daha yaşlı amcalar da anlatıyorlardı. Fırıncının dedesi kahvaltılık pide yapıyormuş, babası devam ettirmiş, şimdi de kendisi yapıyor. Bu geleneği devam ettirmek gerekiyor. Tavas Nikfer Mahallesi’nde de vardı. Sarelli diye tatlı yapılırdı ama bu geleneği biz sürdüremedik. Bu geleneği sürdürmek için buradaki insanların hala gayret ettiklerini görüyoruz. Sabah geldik 70-80 yaşındaki teyzeler yumurta getirerek kahvaltı için pide hazırlattırıyorlar” dedi

Değiş tokuşla pide yapımı

Selcen Mahallesi’nde yaptığı araştırmada önceden insanların kahvaltılık pidesini değiş tokuş yöntemiyle yaptırdıklarını öğrendiğine dikkat çeken Yazar Afatoğlu, “Bu pideyi yaptırırken eskiden 400 yıl önce değiş tokuş yapıyorlarmış. Burası Çal’ın üzüm üreten mahallelerinden biri. Pideciye pide yaptırırken parayla değil üzümle yaptırıyorlarmış. Biz az önce ona tanıklık ettik bir amcamız 1 çuval üzümle ve yumurtasıyla gelerek fırıncı kardeşimize verdi. Pidesini aldı götürdü ve yedi. Bu özellikle Ramazan aylarında daha fazla oluyormuş. Kurban Bayramında, Ramazan Bayramında ve Pazar günleri daha çok oluyor. O dönemlerde Selcen’in dışında yaşayan insanlar kahvaltı yapma zahmetinden kurtulmak için burada pidesini yaptırıyorlar, geleneği devam ettiriyorlar. Fırında çalışan Halim kardeşimiz de 30 yıldır geleneği sürdürüyor ve bundan sonra kendi çocuklarını devam ettirmesi için uğraşıyor. Çocuklarına pide yaptırmayı öğretiyor” dedi

Kitabında yer verecek

Çal ilçesine bağlı Selcen Mahallesindeki bu ilginç geleneği de önümüzdeki aylarda kaleme alacağı yeni kitabında yer vereceğini anlatan Yazar Afatoğlu, “Ben araştırmacıyım. Şimdiye kadar Denizli’de kültür konusunda birçok kitap yazdım. Önümüzdeki günlerde yeni kitaplarım çıkacak. Burada da geleneği görünce son zamanlarda Denizli’nin unutulmaya yüz tutmuş geleneğini kitap haline getirmek gerekiyor. Çünkü benim çocukluğumda bizim kasabamızda 20 tane oda vardı. Bu odalar kasabada ne işe yarar diye düşünürdüm. İnsanlar eskiden yolculuklarını at ve eşek ile yapıyorlardı. Çünkü araba yoktu insanlar bir yerden bir yere gitmesi günler sürebiliyordu. 20 tane oda yapmışlar bizim köylerimizde eskiden insanlar orada konaklıyorlardı. Nikfer’in kitabını yazarken o odalardan hiçbirisi kalmadı ve bu gelenek de unutuldu. Çocuklarımıza bu gelenekleri aktaramadık. Şimdi bunları da yazmak gerekiyor. Pide geleneğini, Sarelli geleneğini yazmak gerekiyor, oda geleneğini yazmak gerekiyor. Çal’da bildiğim kadarıyla İsabey’de bayramlar öncesinde çocuklar arefe günü sıraya dizilip çörek dağıtıyorlardı. Bu gelenekler unutuldu. Yardımlaşma, bayramları sevdirme, toplumsal törenleri çocuklarımıza aktarma geleneğiydi ama bunlar hep unutuldu. Şimdiki çocuklarımıza anlatıyoruz, bizim çocukluğumuz daha mutluydu. Çocuklar yaşam sevincinde bizim kadar tat alamıyorlar. Bu yüzden bu kitabı yazmak gerekiyor. Burayı da gördükten sonra bu tür geleneklerin devam etmesi için yeni bir araştırma yapılması gerektiğine kanaat getirdim. Bundan sonra bu konuda bir araştırmamız olacak.” Dedi