PAÜ’den Türklerin tarihsel derinliğine yolculuk
Pamukkale Üniversitesinin (PAÜ) ev sahipliğinde düzenlenen “Türklerin Ortak Belleği: Kaya Resimleri” isimli panelde, Orta Asya’dan Anadolu’ya ve Avrupa’ya kayalara kazınmış figürlerin izi sürüldü.…
PAÜ, Türk topluluklarının binlerce yıllık geçmişine uzanan ortak somut kültürel mirası olan kaya resimlerini düzenlediği panel ile mercek altına alındı. Türkistan sınırından Avrupa’ya geniş bir coğrafyada, kaya resimleri üzerine yapılan bilimsel çalışmaların fotoğraf ve belgelerle ele alındığı panelde, Türklerin Anadolu topraklarının Türklere açıldığı tarih olarak kabul edilen 1071’den yüz yıllar önce de Anadolu ve Avrupa coğrafyasında var olduğunun kaya resimleri ile kanıtlandığı konuşuldu.
PAÜ, Avrasya Yönetici Sanayici ve İş Adamları Derneği (AYSİAD) ve Çal Yöresi Derneği tarafından ortaklaşa düzenlenen panel, PAÜ Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Panele; Rektör Prof. Dr. Ahmet Kutluhan, Pamukkale Kaymakamı Uğur Bulut, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İbrahim Kısaç, Pamukkale Belediye Başkanı Avni Örki, Bekilli Belediye Başkanı Mustafa Çoban, Çal Belediye Başkanı Fethi Akcan, İl Kültür ve Turizm Müdürü Turan Veli Akyol, AYSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Catlık ile davetliler katıldı.
“Bu panel, kültürel mirasa sahip çıkma açısından oldukça önemlidir”
Açılışta Çal Yöresi Derneği adına 2. Başkanı olarak konuşma gerçekleştiren PAÜ Öğretim Üyesi ve aynı zamanda panelin moderatörü olan Prof. Dr. Bülent Topuz, dernek olarak Çal yöresine ait somut ya da somut olmayan kültürel mirasa sahip çıkmak gibi bir amaçlarının olduğunu hatırlatırken dernek olarak yaptıkları çalışmalardan bahsetti. Bu panelin düzenlenmesi ve kültürel mirasa sahip çıkma çalışmalarına destek veren Rektör Prof. Dr. Ahmet Kutluhan’a teşekkürlerini ileten Prof. Dr. Topuz, bu türden bilimsel çalışmaların üniversite çatısı altında ele alınmasının önemine dikkat çekti.
Düzenlenen etkinlikle bir tarih yazıldığına dikkat çeken Rektör Prof. Dr. Ahmet Kutluhan da, bu panelin, sempozyum ve kongre olarak kapsamının genişletilmesi temennisinde bulundu. Anadolu topraklarının gerçek sahibinin Türkler olduğunun, kaya resimleri ile bir kez daha kanıtladığının altını çizen Kutluhan, kaya resimlerinin bizlere atalarımızdan birer mektup olduğunu, bu mektupların bizlere önemli bilgiler verdiğini söyledi. Mektuplarda ne yazıldığının ortaya çıkarılmasında, araştırmacı ve akademisyenlere büyük görevler düştüğünü dile getirdi. Kutluhan, “Üniversite olarak bütünleştiğimiz şehir, ekmeğini taştan çıkarıyor. Biz de taşları anlamada örnek üniversite olmalıyız. Sempozyum, kongre ve gerekirse enstitü ile bunu başarmalıyız. Bizler, yürüttüğümüz kazı çalışmalarında Anadolu medeniyetler tarihini ortaya çıkarıyoruz. Ama herhâlde biz Türklerin Anadolu’daki tarihini gün yüzüne çıkarmış olacağız. Bir Anadolu üniversitesi olarak bu konuda yapılacak çalışmalara destek vermeye hazır olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyorum. Kaya resimleri, kültürel mirasımızın korunması konusunda bir kaya gibi sağlamdır. Bu panel, çok yerinde düşünülmüş bir çalışmadır. Başta, Prof. Dr. Bülent Topuz hocamız olmak üzere panelistlerimizi kalbi olarak kutluyorum.” şeklinde konuştu.
Rektör Prof. Dr. Ahmet Kutluhan’ın konuşmasının ardından Çal Yöresi Derneği 2. Başkanı Prof. Dr. Bülent Topuz, Rektör Prof. Dr. Kutluhan’a ‘Geçmişten Günümüze Çal Yöresi’ isimli sempozyum kitabını hediye etti.
Açılış konuşmalarının ardından program panel oturumları ile devam etti. Panelin moderatörlüğünü Prof. Dr. Bülent Topuz üstlenirken, Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Karatay “1071’den Önce de Anadolu’da Vardık”; PAÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nejdet Keleş “Kaya Resimlerinden Tamgalara ve Göktürk/Orhun Yazı Alfabesine Uzanan Tarih”; Araştırmacı-Gezgin Ümit Şıracı “Denizli Kaya Resimlerine Genel Bakış” ve PAÜ Öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Beyazıt “Çal Yöresi Kaya Resimlerine Genel Bir Bakış” isimli sunumu ile konuşmacı oldu.
Panelde ilk olarak konuşan Prof. Dr. Bülent Topuz, bu panelin bir farkındalık yolculuğu olduğuna dikkat çekerken, kaya resimlerine görsel bir manzara dışında bir gözle bakıldığında, Orta Asya ile Avrupa’da bulunan kaya resimlerinin somut benzerliklerinin bulunduğunun kolaylıkla anlaşılabileceğini belirtti. Kaya resimleri üzerine yaptığı gezilerde çektiği fotoğrafları konuklarla paylaştı.
“Türklerin 1071’den önce de Anadolu’da var olması bu yılın önemine asla gölge düşüremez”
Panelin ilk konuşmacısı olan Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Karatay 1071 yılının çok anmalı olduğunu ifade ederken, Anadolu’da Türklerin 1071’den önce de var olmasının bu yılın önemine asla gölge düşüremeyeceğini belirtti. M.S. 507 yılında Bizanslıların Anadolu’yu Hunlardan korumak için uzun bir duvar ördüğüne dikkat çeken Prof. Dr. Karatay, M.S. 910’lu yıllarda, askeri kabiliyetleri sebebiyle, Bizans sarayını koruyanların içinde 17 bin Türk askerlerinin de bulunduğunu söyledi. Tarihi kaynaklara göre 1071’den önce de çok sayıda, farklı obalardan getirilen ve sonrasında Anadolu’da yaşamaya başlayan Türk nüfusun bulunduğunu dile getirdi.
“Taşlar üzerinde bulunan tamgalar, Türklerin Anadolu ve Avrupa’da yüz yıllardır varlığını sürdürdüğünün bir göstergesidir”
Panelin ikinci konuşmacısı olan Prof. Dr. Nejdet Keleş, Avrupa’da Türk yazıtlarının bulunduğunu ve bunların yabancı kaynaklarca da doğrulandığını hatırlatırken, Avrupa’da bulunan kayalara çizilmiş figür ve tamgaların Orta Asya’daki taşların üzerinde bulunan tamgalarla olan benzerliklerini fotoğraflarla gösterdi. Avrupa’da ve Anadolu’da bulunan taşlardaki at, dağ geyiği, dağ keçisi gibi figürlerin Türkler tarafından, sıklıkla kaya resimlerinde kullandığını sözlerine ekledi. Prof. Dr. Keleş, buradan elde edilen sonuçların, Türklerin Anadolu ve Avrupa’da yüz yıllardır varlığını sürdürdüğünün bir göstergesi olduğunu ifade etti.
“Orta Asya’daki bir taşın üzerinde bulunan tamganın, Anadolu’da dokunan bir kilim üzerine işlenmiş olduğunu görebilmekteyiz”
Panelin üçüncü konuşmacısı Araştırmacı-Gezgin Ümit Şıracı oldu. Türklerin, dokumalara işledikleri figürlere değinen Ümit Şıracı, Orta Asya’daki bir taşın üzerindeki tamganın Anadolu’da dokunan bir kilim üzerine işlenmiş olduğunun görülebildiğini, Türklerin kullandığı tamgaları, farklı coğrafyalarda bulunan taş ve yapılarda görmenin mümkün olduğunu söyledi. Farklı gezilerden, Denizli yöresi ve Çal’daki taşlar üzerindeki tamgaların görsellerini, davetlilerle paylaşan Şıracı, Laodikeia antik kenti kazılarında ortaya çıkarılan 4. yy’a ait taşlardan birinde, Tatar- Kıpçak Türk tamgasının bulunduğunu ve buna benzer tamgaların farklı taşlar üzerinde yer aldığını dile getirdi.
“Bulduğumuz figürler bizleri Orta Asya’ya götürmektedir”
Panelin son konuşmacısı olan Prof. Dr. Mustafa Beyazıt, yaptıkları bilimsel çalışma ve araştırmalarda 333 figür üzerine çalıştıklarını söylerken, kaya resimlerinin kutsal yerlere yapıldığını ifade etti. Araştırmalar kapsamında Denizli yöresinde çok sayıda türbede veya kutsal yapılarda figürler üzerine çalışma gerçekleştirdiklerini belirten Prof. Dr. Beyazıt, burada buldukları figürlerin kendilerini Orta Asya’ya götürdüğünü dile getirdi. Türkiye genelinde 33 farklı bölgede araştırma gerçekleştirdiklerini, 34’üncüsünün ise Çal yöresinde sürdürdüklerini sözlerine ekledi.
Panelistlerin sunumlarının ardından panel, günün anısına hatıra fotoğrafı çekimi ile sona erdi.(İHA)
0 Yorum