PAÜ’de Deprem ile İlgili İki Önemli Konferans Düzenlendi
Pamukkale Üniversitesi (PAÜ), deprem haftası kapsamında iki önemli konferansa ev sahipliği yaptı.
Pamukkale Üniversitesi (PAÜ), deprem haftası kapsamında iki önemli konferansa ev sahipliği yaptı.
“Denizli ve Deprem” konulu konferansa konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Ali Aydın, yapılan bilimsel çalışmalardan elde edilen sonuçlara göre; Denizli’deki mevcut yerleşim alanlarının yarıdan fazlasının zemininin deprem riski bakımından yapılaşmaya elverişli olmadığını dile getirdi.
Sağlık Bilimleri Fakültesi (SBF) tarafından düzenlenen, PAÜ Teknoloji Fakültesi Dekanı ve aynı zamanda Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Aydın’ın konuşmacı olduğu “Denizli ve Deprem” konulu konferansa, SBF Dekanı Prof. Dr. Sevgi Özkan, dekan yardımcıları, öğretim üyeleri ve çok sayıda öğrenci katıldı.
Konuşmasına ilk olarak İdlib’te şehit olan kahraman askerlerimizi anarak başlayan Prof. Dr. Ali Aydın, depremin yaşadığımız coğrafyanın makûs kaderi olduğunu belirtti. Depremi; Dünya’nın yaşaması için gerekli bir doğa olayı olarak tanımlayan Prof. Dr. Ali Aydın, yaşamın kaynağının depremlere dayandığını, ancak olası depremlere hazırlıklı olmak için gerekli önlemleri insanoğlu olarak almamız gerektiğini vurguladı.
Denizli ve bölgesinde hatırı sayılır ölçüde kırık fayların bulunduğunu hatırlatan Prof. Dr. Aydın, bölgede, son yüz yılda büyüklüğü 5.0 ve daha fazla olan 11 deprem yaşandığını ifade etti. Önümüzdeki 90 yıllık zaman dilimi içinde beklenen deprem büyüklüğünün en fazla 7 civarında bir değerde olabileceğini söyledi. Konuşmasının devamında Denizli’nin zemin ve bina yapısı konularına değinen Prof. Dr. Ali Aydın şunları kaydetti: “Mahalle ve semt isimlerine bakıldığında bile Denizli’nin yeraltı su seviyesinin sığ bir alan üzerine kurulu olduğunu anlayabilmemiz mümkün. Bölgenin bu yönüyle, Denizli’nin mevcut yerleşim alanlarının yarıdan fazlası deprem riski bakımından yapılaşmaya uygun değil. Yaptığımız bilimsel çalışmalar da bu anlamda zeminin kötü olduğunu gösteriyor. Binaları inşa ederken görsellik uğruna yanlış kiriş ve kolon uygulamaları yapıldı. Binaların güzel görünmesi için taşıyıcı kolon ve bina dayanımından feragat edildi. Bunların yanında kötü zeminlere bina yaparak yıkılmalarına da zemin hazırlamış oluyoruz. Kötü zemine inşa edilen binalarda yapı kalitesinin de bir önemi olmuyor. Bizler, jeofizik, jeoloji ve inşaat mühendisleri olarak kötü zemin ve kötü binaları biliyoruz. Çözüm yollarını da biliyoruz. Bu sorumlulukları üstlenecek yapı denetim gibi bağımsız birimler oluşturulması gerekiyor” şeklinde konuştu.
Konuşmasının son kısmında ise Prof. Dr. Ali Aydın olası bir depremi en az sayıda can ve mal kaybı ile atlatabilmek için yapılması gerekenlere değinirken, dinleyenlere, içine girdikleri binaların kolon ve kirişlerine dikkat etmelerini en azından bu bölgelerde bir kırık ya da çatlak olup olmadığına bakmalarını istedi. Prof. Dr. Aydın, özellikle 2000 yılından sonra yapılan binaların yönetmeliklere uygunluğunun denetiminin daha sık yapıldığına değinirken, Denizli özelinde, rakımı düşük, yeraltı suyunun sığ olduğu alanlarda, bitişik ve çok katlı, mühendislik sınırlarının çiğnendiği binaların, nispeten daha eski ve daha dip dibe olduğu semtlerde yeni yapılaşma projelerinin hayata geçirilmesinin ivedilik arz ettiğini dile getirerek yetkililerin dikkatini çekti.
Konferansın sonunda Prof. Dr. Ali Aydın konuklardan gelen soruları yanıtlarken, SBF Dekanı Prof. Dr. Sevgi Özkan, günün anısına Prof. Dr. Aydın’a teşekkür belgesi ve çiçek takdim etti.
“Tarihten Günümüze Denizli’nin Depremselliği” konferansına konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Halil Kumsar ise antik dönemden günümüze Denizli’de meydana gelen depremler ve etkilerini anlattığı sunumunda Denizli’nin deprem potansiyelinin yüksek olduğunu söyledi. Depremin neden olacağı olası hasarları en aza indirebilmek adına yerel yöneticilerle araştırmacıların ortak hareket etmesi gerektiğine dikkat çekti.
PAÜ Tarih Bölümü tarafından düzenlenen konferansın konuşmacısı olan Jeoloji Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Halil Kumsar, konuşmasında ilk olarak yakın tarihte Dünya’da meydana gelmiş büyük depremler ve onların neden olduğu tahribatları anlattı. Sonrasında Türkiye’nin aktif faylarını harita üzerinden gösteren Prof. Dr. Kumsar Denizli’nin, aktif fayların bulunduğu bir havza içinde olduğunu söyledi.
Antik dönemde, Hierapolis, Laodikeia ve Tripolis kentlerinin çok defa yaşanan depremlerden olumsuz etkilendiğini, can ve mal kayıpları sonrasında bu kentlerin yeniden inşa edildiğini anlatan Prof. Dr. Halil Kumsar, depremin antik kentlerde bıraktığı izleri görsellerle anlattı. Özellikle 7. yüzyılda yaşanan deprem sonrasında Laodikeia’da yaşayan halkın günümüzde Eskihisar, Kaleiçi olarak bilinen bölgelere taşındığını söyledi.
Dönemin kayıtlarına göre 19 Kasım 1717’de Denizli’de ve 1899 yılında Nazilli’de meydana gelen depremler sonucunda Denizli’nin büyük kayıplar yaşamasının bizlere bu bölgenin depremselliği hakkında ciddi uyarılar verdiğine dikkat çeken Prof. Dr. Halil Kumsar, yapılan araştırmalara göre, bu bölgenin ortalama olarak her 350 yılda bir 6.8 büyüklüğündeki bir depremi üretebilecek potansiyeli olduğuna dikkat çekti.
Depremin en az hasarla atlatılabilmesi için yapılması gerekenlere de değinen Prof. Dr. Halil Kumsar, mevcut binaların güçlendirilmesi ve uygun zeminlere bina inşa edilmesi konularında yerel yöneticilerle araştırmacıların ortak hareket etmesi gerektiğine dikkat çekti. Bilinçli toplum ve sağlıklı kentler inşa ederek depremden alınacak hasarı en aza indirebileceğimizi hatırlattı.
Konferansın sonunda Prof. Dr. Halil Kumsar, dinleyenlerden gelen soruları yanıtladı.
0 Yorum