İŞ YERİ HEKİMLERİ DE “ARTIK YETER” DİYOR
İlimizdeki İş yeri hekimleri, dernekleri aracılığı ile yaptıkları açıklamada, “istismar edildiklerini, ücretlerinin ödenmediğini ve yetersiz olduğunu belirtiyorlar.
Açıklamalarında “Biz işyeri hekimlerinin ücretleri tarihimizin en düşük seviyesine geriledi. Çalışma şartlarımız olağanüstü ağırlaştı ve iş güvencemiz ortadan kalktı. Maaşlarımız düzenli ödenmiyor. SGK primlerimiz OSGB’ler tarafından eksik yatırılarak geleceğimiz gasp ediliyor. Kullandığımız araç ve akaryakıt harcamaları ile bilgisayar ve internet gibi giderleri kendimiz ödemek zorunda kalıyoruz. İzin hakkımızın kısıtlandığı, bakanlık tarafından yerinde ve etkili denetimlerin yapılmadığı, ama en önemlisi de mesleki bağımsızlığımızın her geçen gün erozyona uğratıldığı bir ortamda çalışmaktan yıldık, yorulduk.” Diyen Türk Tabipleri Birliği İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Kolu İşyeri Hekimleri Derneği üyeleri, “340 bin işyerinde görev yapan 14 bine yakın işyeri hekimi olarak sorunlarımızı anlatmaktan yorulduk, artık çözüm istiyoruz!” şeklinde seslendiler.
Türk Tabipleri Birliği İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Kolu İşyeri Hekimleri Derneği, konu hakkında yaptığı açıklamada, “İş Hijyenistleri, Ergonomistler, Rehabilitasyon Uzmanları, Epidemiyologlar gibi çalışma arkadaşlarımızla birlikte bugün, işçi sağlığı hizmetlerini nasıl daha güvenli ve sağlıklı hale getirebileceğimizi konuşmayı dilerdik. İşçi sağlığı hizmetlerinin daha nitelikli şekilde yürütüldüğü ülkelerdeki standartlarda olabilecek “işyeri hekimliği uzmanlığı”nı nasıl hayata geçirebileceğimizi konuşmalıydık
İşyeri hekimliği uzmanlığının şartlarını ve gelecek perspektiflerini konuşmak yerine yoksulluk sınırını zorlayan ücretlerimizi, emeklilikte bile çalışmak zorunda bırakılmamızı, bir işyerinden diğerine hatta bir ilden diğerine işimize yetişmek için uğraşmamızı, yolda geçirdiğimiz süreleri çalışmadan saymayan bir kâr anlayışını, kiralanan diplomalarla emeğimizin çalınmasını konuşmak zorunda kalıyoruz. Bunun nedeni işçi sağlığını basit bir maliyet unsuru olarak gören ve alanı piyasalaştıran patronlar ve onların temsilcisi siyasi iktidardır.
Bu yaklaşımın son örneğine 15 Eylül 2022 tarihinde -ki medyadan öğreniyoruz- Ankara Ticaret Odası’na bağlı OSGB patronları ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın OSGB’lerin geleceğini konuşacakları toplantının duyurusunda şahit olduk. Bu toplantıya Türk Tabipleri Birliği (TTB), İşyeri Hekimleri Derneği (İYHD) başta olmak üzere meslek örgütleri ve sendikalar davet bile edilmediler. Toplantıda işçi sağlığı ve iş güvenliği alanının başka meselesi yokmuş gibi en büyük sorun olarak işyeri hekimlerinin ücretlerini ve çalışan işçi sayısına göre hesaplanan çalışma sürelerinin uzunluğunu görmüşler. Her yıl iş cinayetlerine kurban verdiğimiz binlerce “can” ve onların aileleri; bir türlü tanınmayan, görülemeyen meslek hastalıkları umurlarında bile değil.
Oysa ülkemiz, ölümlü iş kazalarında Avrupa’da birinci sırada yer almaktadır. Meslek hastalıklarını teşhis edemiyoruz. Çünkü etmek istemiyoruz. Maalesef işçi sağlığı hizmetleri temel bir insan hakkı, sosyal devletin olmazsa olmaz şartı ve işverenlerin mutlak sözleşme borcu olarak değil, basit bir maliyet unsuru olarak görülüyor.
İşçi sağlığı hizmetlerinin koruyucu özünden ve kamusal niteliğinden soyutlanarak var olması düşünülemez. Ancak mevcut ortamda, piyasanın, patronların insafına bırakılmış ve kamusal özünden koparılmıştır. Çalışma Bakanlığı denetim görevini dahi yerine getirmemektedir.
10 yıl önce yürürlüğe konulan 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’yla ne yazık ki işçi sağlığı ve iş güvenliği alanı, bu işi en düşük maliyetle ‘mış gibi yaparak’ yürütülmesi amaçlanarak işverenlerin insafına terk edilmiştir. İşverenler, işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerinin temel gücü olan işyeri hekimlerini ve iş güvenliği uzmanlarını OSGB’ler eliyle birer basit maliyet unsuru olarak görüyor ve alandaki sorunların derinleşmesine neden oluyorlar.
Bugün bu sorunların yanında işçi sağlığı alanını gelecekte nelerin beklediğini de konuşmak ve buna uygun politikalar geliştirmek zorundayız. Türkiye’de önümüzdeki on yıllarda çalışan nüfusun değişimine paralel olarak (çalışan nüfusun yaşlanması, kronik hastalıkların çalışan nüfus içinde yaygınlaşması, kadınların çalışma hayatına daha fazla katılımı, göçmen işçiliği, vb.) ortaya daha farklı işçi sağlığı ihtiyaçları ortaya çıkacaktır. Bu duruma hızla ve yetkin şekilde yanıt verebilecek, yeni iş yapma teknikleri ve organizasyonlarından kaynaklanan risklerle mücadele edebilecek, iş ve çalışma ortamlarını çalışanların fiziksel ve zihinsel kapasitelerine uygun hale getirecek bir işçi sağlığı politikasına ve işyeri hekimliği uzmanlık alanına ihtiyaç vardır.
*Ücretlerimizi düşürmeyi, işçiye ve iş ortamını düzeltmeye ayırdığımız ve zaten yetersiz olan süreyi kısaltmayı aklınızdan dahi geçirmeyin tam aksine hizmet sürelerimizi arttırın,
* Mesleki bağımsızlığımızın, iş güvencemizin, özlük haklarımızın, çalışma koşullarımızın önündeki en büyük engel olan, kaderimizi patronların insafına terk eden politikaların değişmesi için meslek örgütümüz ile görüşerek, işçi sağlığı hizmetinin kamusallığını da göz önünde bulunduracak gerekli düzenlemeleri hayata geçirin,
*Meslek örgütümüz Türk Tabipleri Birliği’nin elinden aldığınız yetkileri iade edin,
Böylece sorunlarımızın çözümü noktasında bir başlangıç yapabilirsiniz. Böyle bir başlangıç biz işyeri hekimlerinin, iş güvenliği uzmanlarının, işyeri hemşirelerinin ve doğal olarak işçilerin yararına olacaktır.”dediler.
0 Yorum