ENFLASYON SEPETİNE SARAY’IN 30 AĞUSTOS MENÜSÜ GİRMELİ
CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan, son zamların ardından Saray'ın Zafer Bayramı ziyafet menüsüne dikkat çekti ve "TÜİK'in bağlı olduğu Damat Berat Albayrak, halkın gerçeklerinden kopan,…
CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan, son zamların ardından Saray'ın Zafer Bayramı ziyafet menüsüne dikkat çekti ve "TÜİK'in bağlı olduğu Damat Berat Albayrak, halkın gerçeklerinden kopan, zamları gamsız karşılayan Saray'ın ithal ürün israfına dayalı ziyafet menüsünü enflasyon sepetine dahil etmeli." dedi
Kazım Arslan şu açıklamada bulundu:"Madem Saray saltanatı halkın sofrasındaki fiyatlara gözünü kapattı, madem damat beye bağlanan TÜİK’in enflasyon rakamları çarşı pazardan koptu, o zaman bu çelişkiye son verilmeli. Özellikle enflasyon hesaplamalarında Sarayda yapılan harcamalar ve ejder meyvesi de dikkate alınmalı ve halka gerçekler anlatılmalıdır.
Madem Sayıştay artık sayamıyor, madem Maliye yetim hakkı yiyenlere göz yumuyor, madem Hazine ve kimi kamu bankaları bunca usulsüzlüğe ve israfa göz yumuyor; o zaman Saray’ın saltanat menüleri, kurumların yüklü harcamaları enflasyon sepetine dahil edilsin, fiyat artışlarını oradan izleyelim. Vatandaşın sofrasından kopanların israf karnesini de görelim. “Temsilde tasarruf olmaz, bu da geçer yahu” diyenlerin sofrasını her ay TÜİK de açıklasın, beyefendilerin savurganlığını bir de böyle izleyelim.
TÜİK madem bu kadar ucuza, az zam görmüş ürün bulabiliyor, o zaman dolaştığı çarşı pazarların sadece fiyatlarını değil, adreslerini de acilen vatandaşa vermeli, vatandaş da alışverişlerini daha ucuza yapabilmelidir.
Madem Saray’ın bizim soframızdan haberi yok, madem TÜİK bizim çarşı pazarımızdan bağımsız takılıyor, o zaman enflasyon sepeti tekrar güncellenmeli, tam da Saray’ın ilgisine ve damak zevkine layık hale getirilmelidir.
DAMAT BEY SARAY MENÜSÜNÜ TÜİK ENFLASYONUNA DAHİL ETMELİ
Hazine’nin anahtarını elinde tutan, TÜİK’i kendisine bağlatan Damat Berat Albayrak’a soruyorum:
- TÜİK, “yerli-milli ürün” üretimi ve tüketimi kampanyası kapsamında, enflasyon sepetinde güncellemeye gidecek midir? Toplumumuzun “vazgeçilmez damak tadı” olan Ejder Meyvesindeki ve 100 gramında 17 gram protein bulunan, sofralarımızın baştacı Chia tohumundaki fiyat artışı enflasyon sepetine dahil edilecek midir?
- Kayınpederinizin son sofrasında da yer edinmiş, Kral meyvesi olarak da bilinen Çinli Liçi meyvesinde, suşi yemeğinde, susamlı levrekte, Starex’te, formunu korumasını sağlayan altın çilekte son dönem fiyat artışı izlemeye alınacak mı; bunların sepetteki ağırlığı dolar cinsinden ödediğimiz köprü geçiş ücreti ile yer değişecek midir?
- Cumhurbaşkanının sağlığı için özel hazırlanan bitkisel karışımlar, kilosu binlerce Lirayı bulduğu iddia edilen çaylar, özel ithal meyve ve sebzeler de enflasyon sepetine girecek mi; bu sepeti gördükçe uzaktan “şifa bulacak” vatandaşın yaptığı sağlık harcamalarının payı enflasyon sepetinde azaltılacak mıdır? Ayrıca bu yüksek fiyatlı çayın listeye girmesi halinde mevcut sepetteki “soğuk çay” listeden çıkarılacak mıdır?
EKONOMİDE GERÇEKLERİ KONUŞMA ZAMANIDIR
Türkiye Ekonomisi yaşadığı yüksek borçluluk, işsizlik, enflasyon ve üretim krizini aşmak, finans çevrelerine olumlu sinyaller vermeye çalışmak yerine, çatışmacı yönetime, israfçı bir kamu maliyesine sürükleniyor. 2003 yılında 103 milyon TL olan örtülü ödenek, 2017’de 1 milyar 977 milyon TL’ye yükseldi. 14 yılda örtülü ödenek 19 kat arttı. Bunun sebebi açıklanmalı, kamuoyuna tatmin edici bilgiler mutlaka verilmelidir.
Ülkemiz, böylesi kötü yönetilmeyi hak etmiyor... Önlem alacakları yerde, zamanında bu kötü gidişe karşı uyaranların önüne geçmeye kalkanlar, “sıkı para ve sıkı maliye politikası” dedikleri şeyin altını hala dolduramadı. İlkelerle yapılanlar tam tersi sonuçlar doğuruyor, IMF programlarına karşı çıkanlar, “IMF’ye borç vereceğiz” diyenler, kur artışını dış güçlere bağlayarak krizi aşmaya çalışanlar ülkemizi her gün biraz daha zora sokmaktadır. Geçmişte her şeyi hafife alanlar, yaşamı güllük gülistanlık gösterenler, bugün IMF programlarının çok daha ağırını toplumun önüne koymaya hazırlanıyor. “Tasarruf yapacağız” diye yola çıkanlar, daha ilk aydan havlu atıyor. Okul sezonu gelirken enflasyon sepetinde ağırlığı yok sayılacak her harcama vatandaşın belini bükecek ama bu fiyatlar Saray’ın umurunda bile olmayacaktır.
YÜKSEK ENFLASYON, TEK ADAM REJİMİNİN FATURASIDIR
Yaşanan olumsuzluklar, tek adam rejiminin ve akraba saadet zincirine terk edilmiş devlet düzeninin topluma ilk maliyetleridir. Ocaktan very yaşadığımız döviz, faiz, enflasyon şoku, tek adam rejiminin ilk faturasıdır. Daha ağır faturaların geleceği de aşikardır, ona göre tedbirler alınmalıdır.
Merkez Bankası siyasi baskı altında, hedeflediği rakamları tutturamazken, Halkbank daha ekranındaki döviz rakamına sahip çıkamıyor, ama yukarısı kredi kuruluşlarına iş öğretmeye kalkıyor. Banka da bir ezberin peşine takılmış, bu büyük ekonomik suçun üstünü örtmek için yaşanan büyük sorumsuzluğu, ihmalle iç içe geçen suiistimali dış güçlere havale ediyor.
Faiz yüksekliğinden şikayet edip sürekli faiz yükselmesine bilerek göz yumanların, buna karşılık dövizin, enflasyonun ve maliyetlerin patlaması karşısında “Bu da geçer” diyenlerin Türkiye’ye anlatacak hikayesi kalmamıştır.
Dış güçlerden önce içerideki birlikteliği sağlamak, içerideki güçsüzlükle hesaplaşmak gerekir. Sanayiciyle, çiftçi ve esnafla dalga geçenlerin, “Bu da geçer yahu” diyenlerin tek icraatı daha fazla israf, daha sorumsuz, öngörüsüz ve liyakatsiz bir ekonomi yönetimidir.
Kurumların itibarını yok eden, ekonomi yönetiminden bilgiyi dışlayan, gerçeklerin üzerini örten, her türlü ithalatın getireceği pahalılığı görmezlikten gelen, zam üstüne zam yapan, elektrik,doğalgaz ve akaryakıta sık sık fiyat ayarlaması yapan bir anlayışın ne ülkemizi, ne de ekonomiyi yönetme imkanı kalmamıştır.
Adli yılda hakim-savcıları saray kapısına belediye otobüsüyle taşıyan anlayış, yargı bağımsızlığını ve hukuk güvenliğini yok etmeye devam ediyor. Bu tür yaklaşımlar, Türkiye’nin yatırım ülkesi olma potansiyelini tümüyle yok ediyor.
0 Yorum