DOÇEV Dikkat Çekti
DOÇEV olarak, bu günler vesilesiyle “Ülkemizdeki erozyon, su fakirliği ve iklim değişikliği” ne dikkat çekmek istiyoruz.
EROZYON, SU FAKİRLİĞİ ve İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
21 Mart “Dünya Ormancılık Günü”, 22 Mart “Dünya Su Günü”, 23 Mart “Dünya Meteoroloji Günü” olarak anılmaktadır.
DOÇEV olarak, bu günler vesilesiyle “Ülkemizdeki erozyon, su fakirliği ve iklim değişikliği” ne dikkat çekmek istiyoruz.
Ülkemizde her yıl milyonlarca ton toprak erozyonla taşınıyor…
Erozyon, topraklarımızın yok olmasına sebep olan etkenlerin başında gelmektedir. Bugüne kadar süregelen yanlış arazi kullanımları, aşırı ve bilinçsiz hayvan otlatması ve ormanların tahrip edilmesi sonucu binlerce yıldır çeşitli uygarlıkları barındırmış olan Anadolu’muzun önemli bir bölümü erozyon etkisi altındadır. Ülkemiz topraklarının %14'ünde hafif, %20'sinde orta ve %63'ünde şiddetli ve çok şiddetli derecede erozyon tehlikesi mevcuttur. Bunun neticesinde yurdumuzun en verimli topraklarından denizlere, göl ve barajlarımıza yılda 450-500 milyon ton toprak taşınmaktadır. Ülkemiz Cumhuriyetin ilanından bu yana hudutlarımızdan bir şey kaybetmedi ama uğruna kanımızı canımızı verdiğimiz milyarlarca ton bereketli vatan toprağımızı erozyon nedeniyle kaybettik.
Ülkemiz “Su Fakiri” ülke konumuna gelmektedir…
Türkiye su zengini bir ülke değildir. Kişi başına düşen yıllık su miktarına göre ülkemiz su azlığı yaşayan bir ülke konumundadır. Devlet Su İşleri (DSİ) verilerine göre kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı 1.519 metreküp civarındadır. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2030 yılı için nüfusumuzun 100 milyon olacağını öngörmüştür. Bu durumda 2030 yılı için kişi başına düşen kullanılabilir su miktarının 1.120 metreküp civarında olacağı söylenebilir. Bu tahminler mevcut kaynakların 20 yıl sonrasına hiç tahrip edilmeden aktarılması durumunda söz konusu olabilecektir. Mevcut büyüme hızı, su tüketim alışkanlıklarının değişmesi gibi faktörler, su kaynakları üzerindeki olabilecek baskıları artıracaktır. Bu sebeple Türkiye’nin gelecek nesillerine sağlıklı ve yeterli su bırakabilmesi için kaynakların çok iyi korunup, akılcı kullanılması gerekmektedir.
Ülkemiz, iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek bölgelerden birisindedir…
Sanayi devriminden bu yana üretim ve yaşantımızda fosil yakıtların yoğun olarak kullanılması ile oluşan gaz salınımları, atmosferde birikerek güneşten dünyaya gelen ısının geri dönüşünü azaltmakta, neticesinde oluşan iklim değişikliği dünyadaki yaşamı ve dengeleri olumsuz etkilemektedir. Ülkemiz iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek olan Akdeniz Bölgesinde yer almaktadır. Türkiye’de ortalama sıcaklık her geçen yıl artmaktadır. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün iklim değişikliği tahminlerine göre 2016-2099 döneminde Türkiye yıllık ortalama sıcaklıklarının 1,5-2,6 °C aralığında artması beklenmektedir. Daha sıcak, daha kurak ve yağışlar açısından daha belirsiz bir iklim yapısına sahip olacağı öngörülmektedir. Türkiye faaliyetleriyle iklim değişikliğinin oluşmasını fazla etkilemese de sera gazı salınımı artma eğilimindedir. Bu nedenle enerjinin verimli kullanımı yaygınlaştırılmalı, rüzgâr ve güneş kaynaklı enerji üretim oranı arttırılmalıdır.
Erozyonun önlenmesinde, temiz su kaynaklarının korunmasında ve iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılmasında “Ormanlar ve Ağaçlandırma Çalışmaları” önemli unsurlardır. Canlı yaşamı için hayati önemde olan orman varlığımızı korumanın ve her ortamda fidan dikerek dünyamızın yeşillenmesine katkı sağlamanın, hepimizin öncelikleri arasında yer alması gerektiğine inanıyoruz.
Saygılarımızla,
DOÇEV YÖNETİM KURULU
0 Yorum