Büyük Menderes İnsiyatifi eylem planı hazırladı

Büyük Menderes İnsiyatifi eylem planı hazırladı

İklim krizine dikkat çekmek ve Büyük Menderes nehrinin kurtarılmasına yönelik çeşitli eylem planlarını devreye sokan Menderes İnsiyatif grubu, bugün akşamüzeri düzenleyeceği eylem planı ile…

İklim değişikliğinden en çok etkilenen Büyük Menderes nehrinin kurtarılmasına ve eko sistemin düzeltilmesine yönelik eylem planları düzenleyen Büyük Menderes İnsiyatif Grubu bugün akşamüzeri saat 17.00’de bir iylem planı düzenliyor. Candoğan Parkı önünde yapılacak olan imza  verme planına destek için halkımızı davet ettiler.

Konu hakkında yazılı bir açıklama yapan Grup, “Tüketimden beslenen kapitalist ekonomi politikasının gezegenimizi yok oluş sınırına getirdiği iklim krizini yaşıyoruz. Özellikle son iki yılda hayatımızı alt üst eden koronavirüs; sadece Türkiye, Latin Amerika ya da Afrika ülkelerinde değil görece zengin denebilecek Almanya’da da kitlesel ölümlere neden oldu. Haftalar, hatta aylarca söndürülemeyen orman yangınları, kuraklık, sel gibi ardı arkası kesilmeyen doğal felaketler, iklim krizinin yadsınamaz sonuçlarından. Olağan değil yaşadıklarımız. Kriz üstüne kriz yaşıyoruz. Doğal felaketler; siyasi ve ekonomik eşitsizliklerden beslendiği gibi toplumsal ve politik sorunlara neden oluyor.” Diyerek, şu görüşlere yer verildi; “Ulusal ve uluslararası düzeyde birbirleriyle ekonomik, politik ve ya askeri düzeyde rekabet eden şirketler ve onların hizmetinde olan devletler, söz konusu krizlerin gerçek sorumlularıdır. Dünyaya egemen olan, tüketim kültürünü merkeze koyan anlayış; nedeni olduğu krizlerden yeni fırsatlar yaratmaya çalışıyor. Başına ‘yeşil’ sıfatı eklenerek yapılan 'yeşil dönüşüm' yatırımlarının bir “yeşile boyama” olduğunu, “sürdürülebilirlik”ten statükonun devamını anladıklarını ve “yeşil”i araçsallaştırdıklarını biliyoruz. Çünkü biz yıllardır HES’ler, JES’ler, GES’ler, RES’ler ve BES’lerle tarım alanlarını, ormanları, dereleri, nehirleri tarumar eden şimdi de “yenilenebilir enerji” ile rıza imalatı yapmaya çalışan bir yönetim altında yaşıyoruz. Karadeniz’in derelerinin, Ege’nin bereketli topraklarının, 12 bin yıllık Hasankeyf’in ve Dicle Vadisi’nin nasıl tarumar edildiğini; Çernobil’den Fukuşimaya nükleer santrallerin yenilenebilir değil, kontrol edilemez felaketlere kaynaklık ettiğini gördük. “Yeşil devrim” adı altında tarımı şirketlerin egemenliğine sokup teknoloji ile bolluk bereket değil, “tarladan çatala” zehirli gıda zinciri yaratıldığının farkındayız. Ve en önemlisi, bunca enerjinin ülkemizdeki ve dünyadaki yoksulluğu azaltmak bir yana daha da derinleştirdiğine tanıklık ediyoruz her gün.

İklim krizinin yükünü en fazla taşıyanlar, yoksullar. Dünyanın en büyük ekonomileri olan ABD, AB ve Çin toplam küresel emisyonların % 41,5’ine sebep oluyor. Bu üçlüden sonra Hindistan, Rusya, Japonya geliyor. Bunları Brezilya, Endonezya, İran, Kanada, Güney Kore, Meksika, Suudi Arabistan, Avustralya, Güney Afrika, Türkiye, İngiltere, Pakistan ve Tayland takip ediyor. Türkiye dünya karbon salınımında %1,05’lik oranla 16. sırada yer alıyor. Dünyadaki 2153 milyarder, 4,5 milyar insandan daha fazla servete sahip. Yani, Dünyanın en zengin %10’u emisyonların % 52’sine neden oluyor. 1990 yılından bu yana 178 milyon hektarlık orman yok oldu. Dünyanın akciğerleri olan Amazonlar’da her yıl İstanbul’un 5 katı büyüklüğünde orman yok ediliyor. 1 milyon canlı türü yok olmakla karşı karşıya. Halihazırda her yıl sel felaketlerinden etkilenen nüfusun yaklaşık %80’i “az gelişmiş” ya da “gelişmekte olan” 15 ülkede yaşamakta. 2019 yılındaki aşırı hava olaylarından en fazla etkilenen ülkelerden Mozambik, Zimbabwe, Bahamalar, Malawi, Afganistan, Nijer, Bolivya, Güney Sudan aynı zamanda insani gelişim endeksinde de en düşük sıralarda yer alan ülkeler. İki milyar insanın temiz su kaynaklarına düzenli erişimi yok. Dünyada halen 115 milyon kişi aşırı yoksulluk içinde yaşıyor. İklim değişikliği 2050 yılına kadar 140 milyondan fazla insanı “iç” iklim göçmeni haline getirecek. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her yıl 4,2 milyon insan hava kirliliğinin sebep olduğu hastalıklar yüzünden yaşamını kaybediyor.

Nerede olursak olalım iklim adaleti için mücadele etme zamanı. Çünkü iklim krizi, ülkelerin sınırlarını aşıyor. Bu nedenle mücadelemizi küresel düzeye taşımak bizim sorumluluğumuz. Fabrikalarda, iş yerlerinde, okullarda, hastanelerde yani toplumun tüm alanlarında enternasyonal bir anlayışta kenetlenmeye ihtiyacımız var. İklim adaleti için mücadele eden herkesi enternasyonal dayanışmaya çağırıyoruz. Artık hepimiz biliyoruz! Bilmekten öte, yaşıyoruz… İklim adaleti için, doğa için, yaşam için eylemdeyiz! Birlikte yaşam için! Hadi büyütelim eylemimizi”