BU DEMOKRASİNİN VARLIK YA DA YOKLUK OYLAMASIDIR
CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan, anayasa görüşmeleri hakkında açıklamada bulundu.
CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan: BU, DEMOKRASİNİN VARLIK YA DA YOKLUK OYLAMASIDIR
CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan, anayasa görüşmeleri hakkında açıklamada bulundu. Arslan, Hukuksuzluğu hukuka çevirmek, fiili duruma zemin hazırlamak isteyenler, bugün kendi yol açtıkları tüm sorunları bize sistem sorunu gibi yutturmaya kalkıyor, asla kanmadık kanmayacağız. Yapılmak istenen şey bir rejim değişikliğidir, sorun ise sistemde değil, bu sistemi işlemez hale getirenlerdedir. dedi. Milletvekili Kazım Arslan, Türkiye çok büyük bir yol ayrımında. Genel Kurulda oy vereceklere sesleniyorum; Kararınıza göre ya var olacak, Meclisin itibarını ve yetkilerini koruyacaksınız ya da kendi oylarınızla yok olmanıza sebep olacaksınız ifadesini kullandı.
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın açıklamasında öne çıkan başlıklar şöyle:
BU ANAYASA GEÇERSE NE Mİ OLUR?
Bu anayasa geçerse;
1) Yeni değişen Anayasayla gerçekten, bir tek kişinin dikta ettiği bir diktatörlük rejimini devreye sokmuş oluruz, bu kim olursa olsun. Laik cumhuriyeti bitirmiş, demokrasimizi de askıya almış oluruz.
2) Demokratik rejimden tamamen ayrılıp otoriter bir rejimi kurmanın önünü açmış oluruz.
3) Hiçbir vatandaşın can ve mal, hukuk güvenliği kalmayacak, her kişi, kurum ve kuruluşlar tek bir kişinin, bir tek kişinin kararına terk edilecektir.
4) Yönetimi denetleyecek hiçbir güç kalmayacak, devlet yönetiminde ve ülkede zorbalık hâkim olacak, iktidarın hâkim olduğu bir devlet düzeni oluşturulacaktır.
5) Bir kişi hem Hükûmet hem Meclis hem mahkeme olursa yasama, yürütme, yargı tek bir kişide toplanmış olacak ve böylelikle diktanın önü açılmış olacaktır.
6) Etkisiz, yetkisiz, âciz ve sembolik bir Meclis ortaya çıkacak. Kendi kendinizi fesheden, gerçekten, pasifize eden bir noktaya Meclisimizi getirmiş olacaksınız.
7)Meclisi mezara, demokrasiyi tarihe gömeceksiniz, kuvvetler ayrılığını tamamen bitirmiş, parlamenter sistemi sonlandırmış ve noktalamış olacaksınız.
8) Bu rejimi uygulayan ülkeler üçüncü dünya ülkeleridir. Türkiyeyi de aynı geri kalmış ülkeler sınıfına getireceksiniz.
VARLIK YA DA YOKLUK KARARINI VERECEKSİNİZ
Ülke olarak tam bir yol ayrımındayız. Bu değişikliğe Hayır diyerek parlamenter sistemin, kuvvetler ayrılığının, laik cumhuriyetin ve demokrasinin, Atatürkün devrim ve ilkelerinin devamını istemiş olacaksınız. Bu değişikliğe Evet. derseniz parlamenter sistemin bitmesine, kuvvetler birliğinin oluşmasına, yargının bağımsızlığının yok olmasına, bütün yetkilerin tek kişide toplanmasına, cumhurbaşkanında toplanan ve adaletin de yok olduğu, demokrasinin de son bulduğu, keyfîliğin öne çıktığı bir yönetim anlayışına Evet. diyeceksiniz. Kararınızı ona göre verin, ya var olun ya da yok olmanıza sebep olun.
YEMİNİNE UYMAYAN KİŞİYE ANAYASA UYDURULMAK İSTENİYOR
Anayasaya ve ettiği yemine uymayan Cumhurbaşkanının fiilî durumunu Anayasamıza uydurmaya çalışıyorsunuz. Ayrıca bu yetmiyor, cumhuriyetle ve cumhuriyetin kazanımlarıyla hesaplaşmak, yeni bir devlet düzeni kurmak için, devleti kendi ideolojinize göre şekillendirmek için de bir çalışma içindesiniz.
Türkiyede tek başına iktidarı on dört senedir sürdürüyorsunuz. Şimdiye kadar bu istikrarı ve güveni sağlayamadıysanız bundan sonra da hangi değişikliği yaparsanız yapın, kafanız değişmedi kten sonra, tutumunuz değişmedikten sonra bu istikrarı ve güveni Türkiyede sağlamanız kesinlikle mümkün değildir.
Ülkemizin acilen bir anayasa değişikliğine, hele hele başkanlık sistemini oluşturacak, güçlendirilmiş bir cumhurbaşkanlığına kesinlikle ihtiyacı yoktur. Kısacası, Türkiyenin başkanlık derdi yoktur, Türkiyenin her tarafını sarmış bir terör sorunu vardır. Ekonomik sıkıntıları vardır, yoksulluk vardır, yolsuzluk vardır, işsizlik vardır, ekonomik sorunları vardır.
Bu terör örgütlerini aslında besleyen, büyüten, güçlendiren sizsiniz. Bunlar yetmezmiş gibi, bu olup bitenlerden ders almayarak hâlâ diğer tarikatlarla işbirliğine devam ediyorsunuz. Meclisimiz, tek vücut olarak büyük bir cesaretle bu darbeye karşı koymuştur ama ondan sonra oluşan bu havayı, bu barış havasını, bu birlik havasını maalesef iktidarınız heba etmiştir, boşa çıkarmıştır.
DARBECİLER İÇERİDE, FİKİRLERİ İKTİDARDA
Bu teklif, Anayasayı fiilî duruma uydurma çabasının net bir örneğidir, yapılanları meşrulaştırmak ve Anayasaya uydurmak çalışmasıdır. Anayasayı çiğneyip fiilî duruma uygun hâle getirmek tipik bir darbe yöntemidir. Bu teklif, 12 Mart darbecilerinin dahi vermedikleri yetkiyi bir kişiye verme gayreti içindedir. Bu hâliyle, apoletli darbecilere rahmet okuyacak nitelikte bir çalışmadır.
Aslında bu süreç, yakın tarihli bir dizi darbe sonucunda ortaya çıkarmıştır. Önce saray darbesiyle, seçilmiş Başbakan Davutoğlu devrilip gitmiştir. Ardından gelen 15 Temmuz darbe girişimi ortak bir direnişle püskürtülmüş, ancak 20 Temmuz darbesiyle olağanüstü hâl rejimi kurulmuştur. Anayasa dışı fiilî durum, OHAL uygulamalarıyla yerleşik hâle gelmiştir. OHAL uygulaması amacını çoktan aşmıştır. Son olarak, her darbede olduğu gibi, kendi anayasanızı yapmak üzere OHALle bu değişiklikleri kullanma gayreti içindesiniz.
HİÇ HESAP VERMEYEN, HERKESTEN HESAP SORAN BİR YÖNETİCİ
Cumhurbaşkanı yetkili ama sorumsuz olacak, hesap vermeyecek ama her kuruma bürokratı o atayacak, yüksek yargıyı o belirleyecek, milletvekillerini o yazacak. Sabah genel başkan, öğlen cumhurbaşkanı olacak, hem hükümet, hem Meclis, hem yargı üzerinde vesayet kuracak.
Bu düzenlemeyle;
1) Yürütme yetkisi doğrudan ve tamamen cumhurbaşkanına veriliyor, Başbakanlık ve Bakanlar Kurulu kaldırılıyor. Hükûmetin tamamen cumhurbaşkanına bağlı olarak çalışması getiriliyor.
2) Bakanlar ve Hükûmet için artık Türkiye Büyük Millet Meclisinin güvenoyu vermesi gerekmiyor çünkü cumhurbaşkanı tek başına güveni Meclise yetiyor.
3) Hükûmeti denetleyecek gensoru süreci ortadan kaldırılıyor. Bakanlar sadece ve sadece cumhurbaşkanına hesap verecek bir noktaya getiriliyor.
4) Bakanlıkları, kamu idaresinin tamamını istediği gibi Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenleyebilecek. Bakanlıkları, dairelerin kurumlarını kuracak, kaldıracak, görevlerini belirleyecek, atayacak, azledecek, disiplin işlerini düzenleyecek. Devlet yönetiminde ne kadar devlet yetkisi varsa sınırsız bir şekilde cumhurbaşkanının yetkisine veriyorsunuz. Parti başkanı olarak hem bürokratları atayacak hem de Millî Güvenlik Kuruluna Başkanlık yapacak hem Hâkim ve Savcılar Kurulu üyelerini hem Anayasa Mahkemesi, Danıştay üyelerini, Yargıtay başsavcısı, başsavcı yardımcısını atayacak, milletvekillerini belirleyecek hem de devleti ve milleti temsil edebilecek bir cumhurbaşkanı ortada kalmayacaktır.
5) Ortada fiilen yargılanamayan, hesap verme gereği duymayan cumhurbaşkanı ve bakanlar iş başında olacak. Cumhurbaşkanı, başbakanın yetkilerinden daha fazlasını kullanabilecek bir duruma getirilmektedir.
6) Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar için aynı kural geçerli olacak. Anayasa Mahkemesinin 15 üyesinden 12sini seçen ve atayan, Danıştayın 1/4 üyesini atayan, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunun 12 üyesinin 6sını atayan, cumhuriyet başsavcısını ve yardımcısını atayan bir tablo karşısında cumhurbaşkanı ve bakanları Yüce Divanda bir hesap verebilir mi?
7) Şu anda Başbakan ve bakanların soruşturulması 55 imzayla istenebilmekte, 276yla Divana sevk edilmektedir. Bu düzenlemeyle hem cumhurbaşkanı hem de yardımcıları hem de bakanlar kesinlikle yargılanamaz hâle getirilmektedir.
8) Meclis seçimiyle Cumhurbaşkanı seçimleri aynı gün olacak; böylece, parti başkanı olan cumhurbaşkanı aynı zamanda da milletvekili adaylarını da belirleyip kendisine göre bir Meclis oluşturacak. Yasama ile yürütme gücü bir kişide ve cumhurbaşkanlığında toplanmış olacak.
9) Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılarak yasama yetkisi hiçe sayılacak, Meclisin adına kullanılmış olacak.
10) Cumhurbaşkanı istediği zaman hiçbir gerekçe göstermeden Meclisi feshetme yetkisinde bulunacak. Cumhurbaşkanının ikinci dönemi bitmeden verilecek bir erken seçim kararıyla cumhurbaşkanının üçüncü kez ve hatta dördüncü kez aday olabilme ve seçilebilme imkânını da ortaya çıkarıyorsunuz.
0 Yorum