Beyniniz için diş fırçaladığınız elinizi değiştirin!

Beyniniz için diş fırçaladığınız elinizi değiştirin!

Nüfusun yaşlanmasıyla beraber Alzheimer görülme sıklığının arttığına dikkat çeken Prof. Dr. Sultan Tarlacı, sürekli öğrenme çabasının beyni genç tuttuğuna işaret ediyor. Prof. Dr. Sultan Tarlacı,…

21 Eylül, tüm dünyada ve ülkemizde Alzheimer hastalığının yıkıcı etkilerini azaltmak ve hastalığın erken dönemde tespit edilmesinin sağlanması amacıyla Dünya Alzheimer Günü olarak belirlendi.

Alzheimer hastalığının bilinmesinde toplumun yaşlanmasının çok etkisi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Sultan Tarlacı, toplum olarak  Alzheimer hastalığıyla ilgili farkındalığımızın arttığını, toplumun yaşlanması nedeniyle hastalığın daha fazla duyulduğuna dikkat çekti.

Kadınlarda daha sık görülüyor

Alzheimer sıklığının artışının en önemli nedeninin de yaş olduğunu kaydeden Prof. Dr. Sultan Tarlacı, "Kadınlarda erkeklere oranla biraz daha sık görülmekle birlikte, 65 yaşındaki 100 kişiden 9-15'inde, 75 yaş grubundaki 100 kişiden 15-20'inde ve 85 yaş grubundaki 100 kişinin ise neredeyse 30-40'ında Alzheimer hastalığı ortaya çıkmaktadır. Bu yönüyle bakıldığında yaş Alzheimer hastalığı gelişimi için en güçlü risk faktörüdür. Özellikle ileri yaşla birlikte kişide kalp-damar hastalığı veya kafa çarpması (travma) hikayesi de var ise daha belirgin olarak ortaya çıkabilmektedir.” dedi.

Kötü ve olumsuz çevre şartlarına dikkat!

Bütün hastalıklar için günümüzde genetik bir neden tanımlandığını, Alzheimer için saf genetik nedenlerin %1'in de altında olduğunu kaydeden Prof. Dr. Sultan Tarlacı, kötü ve olumsuz çevre şartlarının hastalık lehinde bir baskı oluşturduğunu ifade etti.

Prof. Dr. Sultan Tarlacı, şunları söyledi: “Elbette hastalıkla ilgili tüm genleri bilmesek de bazı kişilerde çok erken yaşta ortaya çıkmasından genetik nedenlerin sorumlu olduğunu bilmekteyiz. Temel olarak bir hastalıkla ilgili genleri taşıyor olmanız, o hastalığa mutlaka yakalanacağınız anlamına gelmez. Ancak kötü ve olumsuz çevre şartları o hastalık lehinde bir baskı oluşturur ise soydan gelen genetik eğilimle de ikisi bir araya gelerek hastalığın ortaya çıkmasına neden olabilir. Çevresel baskı dediğimiz, birçok şekilde olabilir.

Alzheimer’a karşı en önemli silah!

Genetik etkiler dışında birçok risk faktörü için yapılabilecek müdahaleler bulunduğunu belirten Prof. Dr. Sultan Tarlacı, "Riskleri kontrol altına almak ilk yapılması gereken girişimlerdendir. Erken aşamalarda, kişilerin eğitimlerinin yüksek olması ve sürekli bir öğrenme çabası içinde olması beyni genç tutar ve Alzheimer'a karşı en önemli silahtır. Okuma, oyun oynama, şarkı söyleme, bol seyehat bile tek başına önemlidir. Ek olarak aerobik egzersiz beyin kan ve oksijen kullanımını arttırır. İyi gelir" dedi.

Bu tavsiyelere kulak verin!

Prof. Dr. Sultan Tarlacı,  beyin ve hafıza geliştirmeye yönelik üç tane temel öneride bulundu:

Egzersiz şakak bölgesindeki kök hücreleri filizlendiriyor

Özellikle hafıza ve bellek beyin bölgemiz olan şakak beyin bölgemizde kök hücreler var. Egzersiz yapıldıkça kök hücrelerin orada filizlenerek yeni sinir hücrelerine dönmesinin oranı artıyor. Normal şekilde düzenli egzersiz yapıldığı zaman çok belirgin olarak beyin kan akımı %7 - %8 oranında artıyor. Kan akımı artışı demek, beyne daha çok oksijen gitmesi, beynin kendini daha çok yenilemesi ve hafıza belleğin daha güçlü olması demek. Bunun için herhangi bir basit egzersizi hafta boyunca düzenli olarak 10 dakika yaparsanız yararını mutlaka göreceksinizdir.

Dişinizi diğer elinizle fırçalayın: Diğer bir önerimiz, her gün düzenli olarak hangi elinizle dişlerinizi fırçalıyorsanız bir hafta boyunca bunun tersini yapmayı deneyin. Günlük yaşamımızda devamlı olarak bir trans halindeyiz. Bütün işlerimizi bilinçdışı ve otomatik olarak yaparız. Kendinizi düşünün. Sabah uyandığınızda yüzünüzü yıkamaya, dişlerinizi fırçalamaya lavaboya gidersiniz, kahvaltınızı hazırlar, arabanıza/servisinize biner işinize gidersiniz.

Her gün öğrenme sürecini tetikleyecek kitap okuyun: Her gün düzenli olarak kitap okumak da bir başka öneridir. Bazen beş sayfa, bazen kitabın bir bölümü gibi ihtiyaca bağlı olarak okunabilir. Köşe yazıları veyahut roman gibi kitaplardan söz etmiyorum. Öğrenme sürecinizi tetikleyecek, okurken yeni kavramları, yeni kelimeleri, yeni kişileri, yeni ilişkileri, yeni problem çözme biçimlerini öğretecek kitapları okumanız lazım. Diğer kitapları da tabii ki okuyabilirsiniz ama beyninizi tetikleyecek, beyninizi ışıldatacak, beyninizin ateşlenmesini ve alevlenmesini sağlayacak olan daima yeni şeylerdir.

Tekrarlı, kişiyi zorlamayan şeyler beyinde iz bırakmıyor

Tekrarlı, sizleri zorlamayacak şeyler beyninizin üzerinde çok iz bırakmaz. ‘’Ben bu kitabı anlamam, bu kitabı kavrayamam’’ diye düşünmeyin. Bir şekilde bir noktasını kavrar, okudukça yeni kelimeler, kavramlar öğrenebilirsiniz. Sanat, felsefe gibi alanlarda yeni kişileri öğrenebilirsiniz. Yeni kişiler üzerinden başka kavramları da araştırmaya başlayıp zincir şeklinde ilerleyebilirsiniz. Bunun başlangıcı, sizi zorlayacak ya da sizin uyarımınızı artıracak kitapları okumak ve bunun için de hedef koymak. Her gün zamanınıza ve isteğinize bağlı olarak kitabı ne kadar okuyacağınızı belirlemek sizin inisiyatifinizde.