Aileden ayrılan çocuk ruhsal çöküntü yaşıyor…

Aileden ayrılan çocuk ruhsal çöküntü yaşıyor…

Uzmanlar, gelişme dönemini aileden ayrı geçirmenin ruhsal çöküntüleri de beraberinde getirdiğini belirtiyorlar

Özellikle 6 yaşa kadar zorunlu olmadıkça yatılı okul ve kurs gibi süreçlere girilmemesi gerektiğini ifade ediyor. Çocuğa küçük yaşlardan itibaren sorumluluk verilmesini ve ortaya çıkan sonuçlara katlanmayı öğrenmesi gerektiğini belirten uzmanlar, çocuğun çevresindeki zorluklardan korunmasını amaçlayan helikopter ebeveynliğin sakıncalarına dikkat çekiyor.

Çocuk gelişme çağında ailenin yanında olmalı

Çocuklukta 0-6 yaş’ta başlayan gelişimin 22-24 yaş aralığında da sonlandığını belirten Serkan Elçi, “Gelişme dönemini aileden ayrı geçiriyor olmak ruhsal çöküntüleri de beraberinde getiriyor. 6 yaşa kadar çok zorunlu haller olmadığı müddetçe yatılı bir okul, kurs ve benzeri sürece asla girilmemeli. Daha sonraki yıllarda özellikle ergenlik sürecinde hem gencin hem de ailenin isteklerinin örtüşüyor olması oldukça kıymetli.” dedi.

Küçük yaşlardayken söz hakkı verilmeli…

Ailelerin çocukları ile sadece okul başarısı üzerinden iletişim kurmalarının oldukça yanlış bir yaklaşım olduğunu vurgulayan Uzman Klinik Psikolog Serkan Elçi, “Beraberinde yaşadığı ortamı da sorgulamak, isteklerine saygı duymak, ailesinin kızacağını bildiği davranışları olsa da kendisini açmakta zorlanmayacağı düzeyde ilişkinin olması şart. Bu ilişkiyi gençlik dönemine gelmeden çocukluk döneminde kurmak kıymetlidir. Korkunun ve bastırılarak yaşamanın bir yaşam stili haline geldiği ailelerde psikolojik rahatsızlıkların açığa çıkması kuvvetli bir olasılıktır. Bu yüzden daha küçük yaşlardayken bir birey gibi davranıp, söz hakkı verilmeli ve söylemleri dikkatlice dinlenmeli. O zaman ailede korkunun yerine özgür irade devreye girecektir.” ifadelerini kullandı.

Yaş değiştikçe ihtiyaçlar da değişiyor

Her yaşın kendine özgü ihtiyaçları olduğunu belirten Elçi, “Bebeklikte temel ihtiyaçlar, çocuklukta oyun ve aile içi ilişkiler, ergenlikte arkadaşlık - dış dünyayla sıkı bağ ve yetişkinlik döneminde de o yaşa kadar elde edilenlerin toplam kapasitesiyle ilerlemeye devam edilir. Bu yüzden başlangıçta olan 0-6 yaş döneminde ailelerin güvenli bağlanmayı aşılamak adına aile içindeki ortamı birbirine karşı güvene ve sadakate bağlamaları gerekiyor. Aksi takdirde çocuk rol modellerinden görmüş olduğu ilişki biçimini ergenlik döneminde perçinleyecek ve yetişkinliğe geçişte de bu güvensizlik ile devam edecektir.” dedi. 

İş olanaklarının azalması yaşam kaygılarını artırıyor

Günümüzde psikoterapiye başvuran gençlerin birçoğunda depresif belirtilerin görüldüğüne dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Serkan Elçi, “Gençler depresyonun özellikle umutsuzluk, çökkünlük ve geleceğe dair endişe belirtileriyle geliyor. Teknolojinin hayatımızın merkezine entegre olması depresyonun önemli sebeplerinden biridir. Bu nedenle çok fazla uyarana maruz kalıyorlar. Gerçek hayattan sanal dünyaya evrilen bir sürece de tanıklık ediyoruz. Geleceğe dair ekonomik zorlanmalar, kaynakların ve iş olanaklarının daralması yaşama dair kaygılarını da artırıyor.” dedi.

Her zaman gençlerin yanında olunduğu hissettirilmeli

Gençlerin kendileri arzu ettiği takdirde ailelerinden destek almaları gerektiğini ifade eden Elçi, “Aşırı destek ve güvensizlik, birbiriyle uç olsa da benzer sonuçlar doğuruyor. ‘Her türlü sorunda yanındayız, sen talep ettiğin müddetçe’ gibi bir yaklaşım, gencin hem kendisini güvende hissetmesine hem de aşırı müdahalelerin durdurulmasına yardım edecektir. Ebeveynler iyi bir jokey gibi olmalılar. Bir örnekle ile eğer atın yularını serbest bırakırsanız kendisi yürür ve gider, çok sıkarsanız da tekmeyi atıp yine kendi yoluna gider. Bu yüzden tut-bırak-gözlemle ile ilerlemek en doğru yöntem olarak görülüyor.” diye konuştu.