ÜNİVERSİTEYE DOKUNMAYIN!

ÜNİVERSİTEYE DOKUNMAYIN!

Son birkaç aydır Pamukkale Üniversitesi hakkında ve 15 Temmuz sonrası FETÖ’cüleri temizlemek için çabalayan ve bunda da olumlu sonuçlar alan Rektör Hüseyin Bağ ve ekibi hakkında olur olmaz yazılar…

Son birkaç aydır Pamukkale Üniversitesi hakkında ve 15 Temmuz sonrası FETÖ’cüleri temizlemek için çabalayan ve bunda da olumlu sonuçlar alan Rektör Hüseyin Bağ ve ekibi hakkında olur olmaz yazılar yazanlar, üniversite bünyesinde denenmiş bazı eski yöneticilerin üzerinden; onların destekledikleri birilerini “Rektör atanmasının gerçekleşeceği şu günlerde” empoze etmek için var güçleri ile çabalıyorlar.

Bir gazeteci, neden rektörlük atamalarının arifesinde sürekli bu konuya yönelik köşe yazıları kaleme alır hiç düşündünüz mü? Neden özellikle atamaları etkilemeyi hedefleyen manipülatif yazılar yayınlar?

Konuya ilişkin birkaç yazı kaleme alır, gündemi değerlendirirseniz anlarım. Ama gazeteci olduğunu iddia eden bir zatın, sürekli bu konuya odaklı yazmasının gerekçesi sizce ne olabilir.?

Hadi onu da bırakalım.

Seçimi veya atamayı manipüle etmeye yönelik canhıraş ifadelere, yangından mal kurtarmaya yönelik girişimlerine ne demeli..

Bir insan, bir gazeteci Denizli’nin başka hiçbir mesele yokmuşçasına, üstelik köşe yazısı sayısını artırarak ilimizin değeri, markası olan Üniversite ve yönetimine karşı böylesine saldırı içerisinde bulunur ve atamaları etkilemeye çabalarsa, “bunun altında başka sebepler mi var” diye düşünmezmisiniz?

Yoksa, “geçmiş dönemde burayı ali babanın çiftliği gibi mi kullanıyordu bu zat?” diye araştırma yapma gereği duymazmısınız? İşte bu yüzden, kamuoyunda ileri sürülen son yönetim değişmeleri ile “hortumunu mu kestiler” diye sormadan, düşünmeden kendimi alamıyorum. Öyleyse eğer, elbette kim olursa olsun “değirmenin suyu kesilince” feryat figan eder. Bunu anlarım.

Bu feryatlar neyse de, işin daha vahimi kamuoyunda ileri sürülen “kendisine para musluklarını tekrar açma, kesilen hortumu yeniden tesis etme sözü veren birileri var herhalde” diye düşünüyorum. Çünkü kamuoyunda bu yönde çok iddialar var. Dedikodu kazanlarında kaynayan çok sözler var.

Zaten Rektör Bağ’da geçmiş dönemde medya başta olmak üzere bütün ödemeleri mercek altına alarak inceleme başlatmıştı. Rektör’ün bu çıkışı, bu yazılanların gerekçesi olabilir mi?  

Malum, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası FETÖ soruşturmalarında görevden alınan bazıları, televizyonlarında sık sık ekrana çıkıyorlardı. Hatta haftada birkaç kez çıktıkları bile oluyordu. Bu ekran meselesi, bana göre “boşuna” olmadığı gibi, gazetede de çarşaf çarşaf haberlerinin yayınlanması, röportajlarının çıkması nasıl değerlendirilir acaba? Zira aynı televizyonun Mahalli seçimler sırasında CHP Büyükşehir Belediye Başkan adayı Kazım Arslan ile milletvekili Melike Basmacı’ya uyguladığı sansür hala belleklerde yerini korumaktadır.

Denizli kamuoyunda ve basın camiasında iddia edildiği üzere yeşil aşığıydı bu gazeteci. Hatta taparcasına seviyordu yeşili. Ama doğanın yeşilini değil, doların yeşilini seviyordu. İşte bu yüzden eski yöneticileri medya maymununa çevirdi. Zira, hortumdan paraların aktığı ileri sürüyor, Artık bu iddia edilen parlatmaların, karalamaların hatırı sayılır bir parasal ödeme karşılığında yapıldığını sağır sultanlar bile duydu. Denizli basınından kimi tutup çekseniz, bu gazeteciyi sorsanız size şeceresini ortaya döküverir. Nitekim, bir başka gazeteci arkadaşımız köşesinde bir bir saymış vasıflarını... Benden kendisine bir dost tavsiyesi; fazla ıkınma istersen, yaşını başını almışsın maazallah fıtık filan oluverirsin.

Benim çok merak ettiğim bir başka konu var.

Asıl mesele, bu gazetecinin arkasındaki güç kaynakları kimler? Bir zamanların hızlı sosyal demokratı, şimdilerin ise hızlı AKP’lisi bu basın mensubu arkadaşımıza bu yazıları yazması için kimler emir veriyor, kimler sırtını sıvazlıyor?

Allah’ın izniyle hepsi yakında açığa çıkacak hiç merak etmeyin.

Yalnız buradan şunu yazmadan geçemeyeceğim. Denizli’mizin iki markası vardır. Birisi Denizlispor, diğeri ise Pamukkale Üniversitesi..

Denizlispor’u biliyorsunuz.. O’nun da içini boşaltarak küme düşürdüler ve bugünkü konuma getirdiler.

Şimdi sırada Üniversitemiz mi var? Güzide eğitim öğretim kurumumuzu “kötü bile olsa”  desteklemek zorunda olan basınımızın bu özel tetikçileri, kendi seviyelerine bakmadan kalemşörlüğe başladılar. Elbette tutmaz. Tutmaz ama “At çamuru izi kalsın” misali ortalığı karıştırarak, ilim adamlarımızı ve irfan yuvasını zarar vermektedirler.

Lütfen beyler, haddimizi bilelim… Değerlerimize zarar vermeyelim..

***********

NOT: Bu yazı, birilerini suçlama, birilerine atıf yapma, cevap verme yazısı değildir. Bu yazı İlimizin eğitim öğretim ve bilim merkezi, gözbebeğimiz üniversitemize uzanan “kirli ellere dur deme” yazısıdır.