TARİKATLAR Tarikat; Tarık kelimesinden gelen ve yol manasınadır. “Allah’a ulaşmanın yolu” olarak bizim –sözde- dini bütünler böyle tarif ederler. İnsanları sosyolojik ve psikolojik olarak etkileyen…

TARİKATLAR Tarikat; Tarık kelimesinden gelen ve yol manasınadır. “Allah’a ulaşmanın yolu” olarak bizim –sözde- dini bütünler böyle tarif ederler. İnsanları sosyolojik ve psikolojik olarak etkileyen…

Tarikat; Tarık kelimesinden gelen ve yol manasınadır. “Allah’a ulaşmanın yolu” olarak bizim –sözde- dini bütünler böyle tarif ederler. İnsanları sosyolojik ve psikolojik olarak etkileyen en…

Tarikat; Tarık kelimesinden gelen ve yol manasınadır. “Allah’a ulaşmanın yolu” olarak bizim –sözde- dini bütünler böyle tarif ederler. İnsanları sosyolojik ve psikolojik olarak etkileyen en önemli olayların başında Dini telkinler gelmektedir. Üç beş şeyh geçinen insanın, sözüm ona “sünnet” diyerek başına sarık, sırtına cübbe geçirenler şeyh olarak karşımıza çıkmakta; müritleri tarafından da “uçurulan” birkaç keramet hareketi ile adeta şeyhlerini kutsal “kavs” insan sınıfına sokularak, din tacirliği yapılmaktadır. Oysa Allah (CC) Kur’an’da kendisinden başkasının şefaatçı olamayacağını belirtmiştir. Yine Hz. Peygamber (sav) kızı Fatıma’nın ibadetlerini aksattığı düşüncesiyle yaptığı uyarısında, “Kızım Fatıma. Babam Peygamber diye güvenme. Ahirette ben bile sana yardımcı olamam” buyurmuştur.

Yani, Allah’ın kitabı Kur’an buyurmuş ve Alemlerin Peygamber’i Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) hadislerinde konu hakkında açık bir beyanla “Allah’tan başkasından şefaat ummanın olamayacağını” belirtmiştir. Hal böyleyken; dini açlık çeken (kültürlü olanlar başta olmak üzere) insanlarımızın Kur’an ve Sünnet ortada dururken, dini kendilerine göre yorumlayan, insanların inançlarını param parça adan şu tarikat şıhlarının sözlerine inanmaları gerçekten çok acı.  

Bundan kırk sene önce Feto tarafından çeşitli kalıplara sokularak, gönümüze kadar getirilen “Hizmet” hareketi de böyle bir yoğun probagandanın ürünü olarak 15 Temmuz akşamı Türk Milleti’nin başına bela olmuştur. Neyse ki, kadim milletimiz bu belayı def etmesini bilmiştir.

İncelendiğinde, günümüzdeki bütün tarikatların hemen hemen hepsinin Kadirilik tarikatından zuhur ettiği görülür. Öyle ki, Kadiri şeyhlerinden ders alan insanların, küçük bir anlaşmazlık yüzünden hocalarından ayrılarak kendi tarikatlarını kurdukları, sistemlerini hocalarına göre değil de; kendilerine göre yorumladıkları için, bunca sapık yöndeki tarikatlar ortaya çıkmıştır.

Aslında 12. asırdan itibaren yoğun bir şekilde insanların iyilikleri için ortaya çıkan tarikatlar; son yıllarda “Kefen, Cübbe, Tesbih vs.” satarak dünyalıklarını yapmakta; “bir hırka. Bir lokma” anlayışını insanlara öğretmeye çalışan tarikatçıların lüks villilarda oturdukları, Kur’an-ı okumak ve öğrenmek için Arapça öğrenmeye çalışan insanlara “Arapça öğrenmek lisan için evet, Kur’an için hayır” demeleri, kurdukları din tacirliği düzeninin bozulmasından korktukları içindir.

Yine, günümüzde hayli müridi bulunan bir tarikat ise, Budizm’in öğretileri içerisinde olan “el verme yada günah çıkarma olayında ipe dokunmaları” olayını, kendilerine mal ederek; şeyhlerine ulaşamayan insanların, O’na kadar uzanan bez parçalarını cami içerisinde müritlerin dokunabileceği şekilde tezgahlamaları, tarikatların insanlarımızı avlamak için ne kadar düzenbazlık varsa, onları uyguladıklarının göstergesi açısından önemlidir.

Geçtiğimiz yıl okullarımızda okutulan Din Dersi ve Ahlak Bilgisi kitaplarına 4 hak Mezheb’in yanına Kadirilik tarikatı da, sanki 5. Mezhep gibi yazılmış ve okutulmuştur. Bunun gerekçesi nedir bilmiyoruz. Devletin bütün kademelerine sirayet eden FETÖ örgütünün Kadirilik ile başlayan öğretilerini genç beyinlere yaymak için yaptığı sistemli bir olay olabilir mi? Öyle değil de; Milli Eğitim bakanlığı bünyesindeki Kadiri tarikatına mensup bir kişinin bilerek yazdığı madde midir? Öyle ise çok manidardır. Zira, yetkiyi ele geçiren her tarikat ehli kendi düşüncelerini ders kitaplarına koyabilir. Bu yüzden Bakanlık bünyesinde denetmenlerin çok dikkatli olması gerekir.  

Gerekçe ne olursa olsun, Alevisi, Sunnisi ile Türk Bayrağı altında yaşayan bütün insanların bu tür olaylardan etkilenmemesi gerekir. Bu tür özellik arzeden öğretilerin “İmam Hatip ve İlahıyat “ gibi okullarımız haricindeki okullarımızda öğrencilere dini vecibe gibi okutulması bile caiz değildir. Buna ses çıkarmayan öğretmenler de zan altındadır.   

İslam dininin ilk tarikatı olarak bilinen ve Abdülkadir Geylani tarafından kurulan bu tarikat, İslam coğrafyasında en çok yayılan ve bilinen bir tarikattır. Bu tarikatın bu kadar yayılması ve kollara ayrılmasındaki hikmet, İslam dinini öğretilerini insanların ictimai hayatlarını düzenleyen konularda kolaylık getirmesindendir. Yani, ibadetlerin haricindeki düzenlemeler tarikat şeyhlerinin kendilerine göre yorumladıkları ayet ve hadisleri; kendilerinden nasihat almaya gelen insanlara istedikleri gibi vermelerinden kaynaklanmaktadır.

Oysa İslam’da “hiçbir kimse dinde olmayan iyi ve kötü Bidat olaylarını dine koyarsa, dinden çıkmış” olmaktadır. Yani Hz. Peygamber tarafından bize haber verilen yüce dinimizin değerleri, Kur’an öğretilerine göredir. Hadisler de ayetlerin hayatımıza yansıması, bize öğretilmesi ve uygulanmasıdır. Bunun haricinde olan her şey haramdır. İnsanları şirke götürür. Bu yüzden aklı başında bütün Müslümanların, dini öğrenmeleri; Kur’an-ı duvara asarak değil, okuyarak öğrenmeleri gerekir.

Yoksa biz, hiçbir zaman bu din tacirlerinin elinden kurtulamayız.