NE OLDU BİZE?

NE OLDU BİZE?

BBP Genel Başkanı, Merhum Muhsin Yazıcıoğlu Başkan Denizli’de askerlik görevini yaparken ilimizdeki ülkücülerin evlerine misafir oluyor, hafta sonlarındaki izinlerini kendisi için ayrılan bir…

BBP Genel Başkanı, Merhum Muhsin Yazıcıoğlu Başkan Denizli’de askerlik görevini yaparken ilimizdeki ülkücülerin evlerine misafir oluyor, hafta sonlarındaki izinlerini kendisi için ayrılan bir evde Ülkücü kesimler ile toplantılar yaparak geçiriyordu. Bu toplantıların bir kaç tanesine katılma şansım oldu.

Askerliğini bitirerek ilimizden ayrılmasına çok az bir zaman kala yapılan son toplantılarda MHP bünyesinden ayrılması gerektiğini anlatıp duruyordu. Hatta, 12 Eylül öncesinde Ülkücü Ocakları bünyesinde bulunan ve kendisini yakından tanıyan bazı ülkücüler, O’nun bu ayrılma isteğine karşı çıkıyor, “Mücadele olacaksa, baba ocağında olması” gerektiğini belirtiyorlardı.  Merhum Başkan, “Ben bunca ülkücü şehidimizin ruhları üzerinde kapalı kapılar ardından viski şişeleri ardında parti yönetilmesine karşıyım. Genel merkezi geçemiyoruz” dediğinde, Başbuğ’un hata yaptığını düşünenler bile vardı. Hatta geçen süreçte Kayseri, Sıvas, Tokat gibi bazı illerin il yönetimleri “Muhsin’ci” olduğu gerekçesi ile kongrelerin ardından görevlerinden alınmıştı. O zamanlar da MHP yönetiminde Şevkat Çetin ve bazı isimler vardı ki; bugünkü gibi yetkili etkili idiler.

Sonuçta; Muhsin Başkan ülkücülerin bütün direnmelerine rağmen MHP bünyesinde olunamayacağını belirterek, kendisine geçmişte yoldaşlık yapan ülkücülerin “ayrılmayalım” ikazlarına rağmen ayrıldı ve sonuçta Büyük Birlik Partisi kuruldu. Bazı kesimler “Ülkücülerin İslam’ı kanadı ayrıldı” yakıştırması yaptılar.  Sonuçta MHP oyları düştü, BBP ise yalnız kaldı. Bir gövdeden ayrılan iki dal gibi, Ülkücüleri kıskanan, sürekli aramıza nifak sokanlar sonunda MHP’nin baraj altında kalmasını istediler ve sağladılar.

Sonrasında Devlet Bahçeli ile toparlanıldığını hatta BBP başta olmak üzere Ülkücü bütün siyasi oluşumların bir araya geleceğini düşünürken, Sayın Bilge Lider Devlet Bahçeli’nin geçtiğimiz günlerde son açıklaması ve hamlesi ile “Cumhurbaşkanlığına aday” çıkarılmaması ve ülkücülere “kafatasçı diyen; Milliyetçiliği ayaklar altına aldığını” söyleyen AKP’ye “tam destek” vereceğini belirtmesi 40 yıldır sürdürülen “Türklük-Müslümanlık” davasının yerle yeksan olmasına zemin hazırladı.

Bütün kesimler şaşkın, bütün ülkücüler üzüntülü ve endişeli.. Bütün Ülkücüler çaresiz.

Şimdi….

“Vatan mevzu bahis ise Gerisi teferruattır” diyen Ülkücüler, kendileri ile aynı hissiyatı paylaşan diğer siyasi oluşum kökenli “Vatan sevdalıları” tarafından da desteklenen İYİ PARTİ bünyesinde “başka çareleri olmadığı için” toplanmaya başladılar. Üstelik MHP bünyesinde mücadele vermiş, Ülkücü kadınların yüz akı olmuş bir Asenalarını yalnız bırakmamak uğruna “kızılcık şerbeti” içercesine ellerini taşın altına sokmuşlar ve Türkiye sathına hızla yayılan Akşener sevgisi ile hemhal olmuşlardır.

Bu saatten sonra “MHP elini taşın altına soktu. Biz AKP’ye destek verdik, iktidarın görüşleri ve hizmetleri 180 derece değişti” diyerek, kendilerini avutanlar; 15 Temmuz hain darbe kalkışması ile kendisini yoklayan AKP’nin değişmediğini, sadece değişiklik yaptığını görmüyorlar mı acaba? Eğer görmüyorlarsa sözüm yok. Ancak görüyorlarsa bulundukları nokta bugün durması gereken nokta değildir.

Bu davaya yıllarını verenler, gençliklerini, sevdalarını heba edenler; AKP’ye yandaşlık edilsin diye gençliklerini cezaevlerinde geçirmediler. “Türkiye kurtulsun, Müreffeh ve Milliyetçi bir ülke olsun” diye mücadele edenler; ne yazık ki, bugün hüsrana uğramışlardır.

Sonuçta…

Milliyetçiler kendi varlıklarını, ideallerini ve Mevzubahis olan Vatan’sa, gerisi teferruattır” diyerek kolları sıvadılar. Kendilerine inanan Türkiye sevdalısı insanlara da muhabbet besleyerek “Düşün peşime” diyen Meral Akşener’in peşine düştüler…

Başarılı olunur, olunmaz, bilemem.

Ama unutmayınız ki!

Türkleri Tanrı Dağı’ndan çıkaran da, Dünyaya nam salmalarını sağlayan da Bozkurt’tur. Ve O’nun adı Asena’dır…