MEHTER’İN DE İÇİNE ETTİLER

MEHTER’İN DE İÇİNE ETTİLER

Mehter, Osmanlı Yeniçeri askeri bandolarından birisidir. Farsçadaki "mihter" kelimesinden türemiştir. Farsça'da mihter olarak geçen mehter kelimesi, ekber (en büyük), âzam (pek ulu) mânâsında…

Mehter, Osmanlı Yeniçeri askeri bandolarından birisidir. Farsçadaki "mihter" kelimesinden türemiştir. Farsça'da mihter olarak geçen mehter kelimesi, ekber (en büyük), âzam (pek ulu) mânâsında bir ism-i tafdildir. Türkçeye bu kelimenin Arapçalaştırılmış şekillerinden mehter, çoğulu olarak da mehterân yerleşmiştir.

İslamiyet’ten önceki Türk devletlerindeki askeri bandoların küçük değişiklikleri ile Osmanlıda yerini almıştır. Yeniçerilerin olduğu gibi, Mehteranın da Piri Hacı Bektaşi Veli olup, her icraattan önce mutlaka Peygamber, Ali ve Hacı Bektaşi Veli adına dua okunması ve marşlarda adlarının zikredilmesi gelenektendir. Üç önemli sembol yer alır; ocak, sancak ve zafer.

Osmanlı mehterinde; zurna, boru, kurrenay ve mehter düdüğü gibi nefesli, üflemeli, kös, davul, nakkare, zil ve çevgân gibi vurmalı ya da çarpmalı çalgılar yer almıştır. Tüm çalgıların sayısı eşit tutulmuş ve bu sayıya dayanarak mehterin kaç katlı olduğu belirlenmiştir.

Yeniçeri ocağının bir parçası olan Mehter’in, hangi tarihte kurulduğu kesin olarak tespit edilememekle birlikte bunun, 14. yüzyılda I. Murat (Hüdavendigar) döneminde Çandarlı Kara Halil Paşa'nın tavsiyesiyle bir ocak halinde kurulduğu söylenebilir. Bazı kaynaklarda bu kuruluşun 1365 yılında olduğu söyleniyorsa da, büyük bir ihtimalle bunun 1362 yılında olduğudur. Özelikle Orhan Gazi’nin Alevî-Bektaşilikle ilgilendiği bilinmektedir.

Orhan Gazi, yeniçeri teşkilâtı kurulacağı zaman Hacı Bektaş dergahına gelir. Yeni kuracağı yeniçeri ocağı icin dua ister. Hacı Bektaş Pir'i de “bunların adı yeni asker Yeniçeri olsun” diyerek “Cenabı Hak yüreklerini ak, pazularını kuvvetli, kılıçlarını keskin, oklarını tehlikeli, kendilerini daima galip buyursun” diye dua eder. O yüzden yeniçeri ocaklarına Ocak-ı Bektaş-î-yân, kendilerine Taifei Bektaş-î-yân, Güruh Bektaşiye, Zümre-i Bektaşiye gibi isimler vermişlerdir.

Mehteran bölüğü, 1826 yılında Padişah II. Mahmut tarafından Yeniçeri, Ahi ve Bektaşi Ocaklarıyla birlikte kapatılmış ve 1908 yılında Enver Paşa tarafından yeniden açılmıştır.

Mehterhane 1826'da kaldırılarak yerine Avrupai bandolar kuruldu ve Mehteran bölüğü kaybolup gitti. Sonradan 1914 yılında Türkçülük akımının kuvvetlenmesi üzerine Enver Paşa'nın emriyle Mehteran-ı Hakaniye adıyla yeniden kuruldu ve askeri müzeye bağlandı.

Uzatmayalım;

Osmanlı ve Türk Dünyası için önemli bir kurum olan Mehter, Cumhuriyet tarihi ile birlikte özellikle İstanbul başta olmak üzere çeşitli illerimizde İmam Hatip Liseleri tarafından kurulan tam teşekküllü Mehteran bölükleri ile Halkımızı resmi bayramlarda coşturuyor, bütünleştiriyordu.

Son yıllarda ise; sıradanlaştırılarak Denizli başta olmak üzere Türkiye genelinde hemen hemen her ilde üç-beş Mehter takımı kurularak “para kazanmanın” aracı yapıldı. Bu mehter takımlarına baktığımızda; eksik bir şekilde ortaya çıkarıldığı, (kimisinde mehter başı yok, kimisinde zil yok, zurna yok, kimisinde acube giysiler, kimisinde) birbirini tamamlayan unsurlardan pek çoğu eksik bir halde bulunduğu görülmektedir.

Haliyle, benim gibi öğrencilik yıllarında mehteran da görev almış insanların gözlerine hoş gelmeyen bu mehterler, halkımızı coşturmaktan aciz duruma düşmüşlerdir.

Üstelik, Türk askerinin ve kahramanlığının öyküleri ile dolu olan mehterin müziklerinde ve yürüyüşlerinde bozulmalar olmuştur. Bugün kiralanan bir mehter takımı, kiralayan kişi veya kurumun istediği gibi yürüyor, istediği türküleri, -öyle ki- oyun havaları çalıyorlar. Bu durum da ister istemez mehteri itici bir duruma getiriyor.

Mehter güzel ve gür sesle millete hitap etme sanatı değildir. Özenti içerisinde acube kıyafetler hazırlatılarak gösteri yapma sanatı değildir. Mehteran bir bütündür ve bu bütünlük içerisinde Türk ordusunun secaatını anlatan marşları ile yürekleri okumalıdır.

Bugün paralı gösteri için ortaya çıkan mehteranlar; ya tarihi Mehteran bölüğünü iyice araştırarak gerçek statüde ortaya çıkarsınlar, ya da ortak kültürümüzün eseri olan bu takımı halkın gözünden iyice düşürmeden bırakmalıdırlar.

Ecdat yadigarlarını bu denli hoyratça kullanarak yozlaştırmak çok acı. O yüzden lütfen uyarılarıma kulak verin, Ve ecdadı daha fazla mezarlarında incitmeyin….