İYİ PARTİ HAYIRLI OLSUN

İYİ PARTİ HAYIRLI OLSUN

Ve, aylarca bekledikten sora nihayet 15 gün önce kurulan, geçtiğimiz Cumartesi günü de tadilatı biten genel merkez binasının açılışını görkemli bir topluluk ile hizmete açan Genel Başkan Meral…

Ve, aylarca bekledikten sora nihayet 15 gün önce kurulan, geçtiğimiz Cumartesi günü de tadilatı biten genel merkez binasının açılışını görkemli bir topluluk ile hizmete açan Genel Başkan Meral Akşener, bu açılış sırasında 10’a yakın belediye başkanı ve diğer siyasi partilerden istifa ederek İYİ Parti’ye katılan insanların rozetlerini taktı.

Espirütel bir dille konuşmasını sürdüren, partisine gönül veren insanları tanıtan genel başkan Akşener’in kısa konuşması oldukça dikkat çekiciydi.  AKP’nin iktidara geldiği tarihten günümüze ayrıntıya girmeden kısaca analiz etmesi bile, coşkun kalabalığın hareketlenmesine sebep oldu.  Hayırlı olsun… Türkiye iyi olsun…

Bu yüzden Meral Akşener ismi, 28 Şubat’ta direncin, siyasi ahlakın ön plana çıkmasının ismi; AKP’ye PKK terörünü sıfır olarak veren azimli ve kararlı siyasetçinin var olduğuna milleti inandıran isimdir. Bu yönden ele alındığında, Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu bilen herkesin, Vatan sevdasına düşen insanların, yıllarca içi kan ağlayarak köşelerinde bekleyen, bir umut, bir çıkış arayan insanların “İşte liderimiz” diyebileceği isimdir. Ve artık, bu saatten sonra onların gidebileceği başka bir yoktur. Türkiye sevdalısı insanların son kalesi İyi Parti’dir.

Fetöcü dediler tutmadı, ABD’ci dediler fos çıktı. Herkesi kendileri gibi bilen ve milyonları nasıl elde ettiklerini halkımızın çok iyi bildiği insanların “Bu kadar parayı nerden buldu,” diye sorgulamaya kalktıkları, ancak karalama ve küçük görme olaylarının manidar bir şekilde söndüğü, ters teptiği ortamın parlayan ismidir Meral Akşener. Bu yüzden, ayrışmadan, yarın yüz yüze bakılacak insanları karalamadan konuşmak, dikkatlice izlemek gerekmektedir.  

Gelelim Denizli meselesine…

Denizli, öyle birilerinin küçümsedikleri gibi bir il değildir. Seçimlerde Türkiye ortalamasını yüzde 3 ile 5 arasında tutturan, seçimlerde kazanan kesimin Türkiye genelinde iktidar olmasının ipuçlarını veren bir şehirdir Denizli…

İlimiz Denizli’de ANAP, DYP ve MHP’nin; daha doğrusu Milliyetçi muhafazakar kesimin duayenler isimleri çok fazladır. Bu insanların, sağ kesim dediğimiz yukarıda izah etmeye çalıştığım insanları hiçbir zaman kırmayan nice ak saçlılarımız vardır. Bazı kimseler guruplar kurarak, koltuk savaşına girerken, bu ak saçlılar dikkatlice olayları takip ediyorlar.

Artık siyasi konjektör değişti.  Dünün bebeleri bugün oy kullanan, karar veren insanlar durumuna geldiler. Dün siyaseti yöneten insanların, son 20 yıl içerisinde köşelerine çekilmesinden dolayı, yeni nesil eskisi gibi düşünmüyor.  Üreten, ekonomi, sanayi, insana yatırım yapan ve projeler üreten siyasetçileri istiyor ve onları tanımak istiyor.

Bugün oy veren seçmene “Denizli’nin 1980’lerdeki milletvekilleri kimdi” diye sorsanız, çoğunluğu bilemez hatırlayamaz bile. Bu yüzden aç saçlılar durumu bildiklerinden; tercihlerini yeni nesil seçmenlerden yana tavrını koyacaktır.

Ben, Meral Akşener’in partisi ile ilgili yazdığım ilkyazım da bahsettiğim “Sülükler vs.” kelimelerine bazı kesimler hayli alınmış. Oysa beni yakından bilen bu insanların, bu kelimeleri niye yazdığımı çok iyi bilen insanlardır. Yıllarca köşelerinde bir partinin kurulmasını, iyi bir liderin ortaya çıkmasını bekleyen siyasi ağabeylerin Meral Akşener ile birlikte harekete geçerek, günümüzde hayli zor olan parti kurma çalışmalarında ön ayak olmak istediklerini de iyi biliyorum. Ama sağ merkez ortamına gelen bir siyasi partinin, bu merkezin bir ayağını oluşturan kesime teslim edilmeyeceğini de çok iyi bilmeleri gerekir. Üstelik, MHP gibi bir ideoloji partisinde görev yaparken, Akşener lehine “rest” çekerek istifa eden genç bir kadronun heba edilemeyeceğini de hesap etmeleri gerekirdi. Ancak bu bir hata değildir. Sadece aynı lider etrafında birleşmek, aynı siyasi partinin kadrolarında mücadele vermek isteyen insanların, ortak görüş alış verişlerinin tek taraflı yapılmasından, gurupların birbiri ile temaslarının olmamasından kaynaklanmaktadır.

İlk yazımdaki sözümüz de, iyi niyetli olarak yola çıkan “Türkiye Sevdalıları’na” değil, koltuğun tadı damağında kalan, yelpaze gibi oradan oraya savrulan ve “acaba, bu pastadan bana da pay düşer mi” diyenleredir. Dün, halkın karşısına çıkarak “oy” alan, ama bunun karşılığını veremeyen siyasilerin utanmadan, ulu orta konuşmalarına verilmiş olan bir cevaptır. Bu yüzden sevgili dostların alınmaması gerekmektedir.