BİR BAYRAM DAHA BÖYLE GEÇTİ

BİR BAYRAM DAHA BÖYLE GEÇTİ

İnsanların özlem ve hasretle bekledikleri Mübarek Ramazan ayının ardından, Ramazan Bayramı da tatlı hatıraları, sıla-ı Rahim geleneği ile geride kaldı.

İnsanların özlem ve hasretle bekledikleri Mübarek Ramazan ayının ardından, Ramazan Bayramı da tatlı hatıraları, sıla-ı Rahim geleneği ile geride kaldı. İnsan, yoğun çalışma ortamından sonra üç günde olsa tatil yapmanın, köyüne, sevdiklerine ve eş-dost, akraba ziyaretleri yapmasına seviniyor. Aylardır, hatta yıllardır görmediği insanları, arkadaşlarını görerek mutlu oluyor. Meğer bizler, kendimizi ne kadar da iş alemine kaptırarak, gerçek yaşamın mutluluğundan uzak kalmışız da haberimiz yokmuş…

Her şeyden önce Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerinin Ramazan ayı boyunca mahalle ve eski köy statüsünden mahalle yapılan yerleşim birimlerinde kurduğu iftar çadırları, Denizli halkını zengin-fakir ayırımı olmadan aynı sofrada buluşturdu. Her zaman olduğu gibi iftar çadırlarındaki huşu ve huzur görülmeye değerdi.

İftar çadırlarının ilk kurulduğu yılları hatırlarım; İnsanlar bayramlık elbiselerini giyerek çadıra gelirler, durumlarını gizlemeye çalışırlardı. O çocukların şen şakrak halleri görülmeye değerdi. Kimbilir kaç gün sıcak yemek yememişler, belki de sadece annelerinin bulabildiği yiyecekler ile karınlarını doyurduklarından mutluluklarını yüzlerinden okunurdu. Hele, küçük su şişelerini ilk kez kendilerinin olacak şekilde ellerine almaları bile, onlarda ayrı bir duyguyu meydana getirdiğini söyleyebilirim.

Artık geleneksel hale getirilen İftar çadırları sohbetlerimizin bile konusu olmaya başlamıştır. Ne var ki, bu çadırların zaman zaman siyasete alet edilmesi halkımızın homurdanmalarına sebep oldu. Elbette siyasiler bu mırıldanma şeklindeki huzursuzluğu hiçe saydılar ama, yine yaptıklarını tekrar etmekten öteye geçmediler. Sosyal Devlet anlayışının bir göstergesi olan iftar çadırlarına katkıda bulunan işadamlarına, meslek kuruluşlarına teşekkür etmek gerekir.

İşte bu duygu ve düşünceler içerisinde, insanlar ramazan bayramına girdiler.  Bende her zamankinin aksine bu kez köyüme gittim. Tarihini bir kitapla ölümsüzleştirdiğimiz köyümüzün toprağını, suyunu, aşını tatmak, koklamak için gittim.  Sıla-i Rahim yaptım.

Neredeyse 20 yıl görmediğim arkadaşlarım vardı. Başka şehirlerde yaşayan, köye gittiğim zamanlar bir türlü göremediğim arkadaşlarımı gördüm, hasret giderdim.

Toprak insanı çeker derler ya! Benimkisi de öyle oldu.

Benim unuttuklarım, ama beni unutmayan kadirşinaz arkadaşlarım ile iki gün geçirdim. Eskileri yad ettik, çocukluğumuzdaki oyunlarımıza döndük. Sohbetler, sohbetler… İnsan kaç yaşında olursa olsun, içerisinde mutlaka bir çocuk yanı vardır derler. Bende bu bayram öyle oldum.

Ama beni en çok etkileyen duygulandıran olaylardan bir tanesi.. Dün biz çocukken, bugün oğulların, kızların ve hatta torunların boy boy masamızda yer almaları oldu.  Biz anlattıkça, onlar masal tadında bizim sohbetimize katıldılar. Sıkıldıklarını sanmıyorum. Zira can kulağı ile dinleyerek “Baba öylemi, dede bunu yaşadınız mı?” gibilerinden sorular sordukların anlıyorum bunu.

Kısacası… Dini bayramaların cemiyet hayatımızdaki yeri büyük ve önemlidir. Bu Mübarek Ramazan Bayramı benim için ayrı bir değer oldu…

Başka bayramlarda buluşmak ümidi ve temennisiyle….